Çok konuşuyorlar. Ama hiçbir şey anlatmıyorlar. Haliyle ağızdan çıkan hiçbir yaraya ilaç olmuyor.
İçişleri Bakanı bir türlü anlaşılamayan sözlerinin tamamında şunları söyledi:
“Bizim aslında hazırlığımız İstanbul depremiydi. İstanbul depremiyle karşı karşıya kalırsak, bu İstanbul depreminde milletimize nasıl ulaşırız, nasıl yardımcı oluruzu, bütün değerlendirme döneminde de, arkadaşlarımızla konuşmalarımızda yaptığımız bütün toplantılarda da, hep hedeflememize burayı koyduk. Fakat Kahramanmaraş hattı da yani Doğu Anadolu fay hattı da, İzmir de bizim için önemli alanlardan bir tanesiydi.”
“Milletimize nasıl ulaşırız” diyordu. Ancak sözlerinin devamında, neden bir türlü ulaşamadıklarını da söylüyordu: “Depremin şiddeti, yaygınlığı, hava ve yol şartları müdahalede etkili oldu”.
Depremi biliyoruz. Ancak asıl mesele yollar.
Anadolu Ajansı’na konuşan Karayolları Genel Müdürlüğü yetkilileri yolların durumunu şöyle açıklamış: “Yolların durumu çok kötü. Deprem büyük hasara yol açmış. Yolların tümünde tahribat var.”
Yolları kim yaptı konusuna girmeyeceğim. Daha başka bir detay var. Zira durum, “depreme hiçbir hazırlık yapmadıklarını” ortaya koyuyor.
DEPREMDEN SONRA YAZMIŞLAR
Şöyle anlatayım…
Geçen günlerde, sivil havacılıktan bir grup havacıyla birlikteydim. Konu elbette depremdi. Oturup çalışmışlar, depreme havadan müdahale üzerine bir proje oluşturmuşlardı. Üstelik yıllarca uğraşmışlar, birçok kamu kurumuna iletmişlerdi.
İşin esası, onların da çalışması İstanbul üzerine yoğunlaşmıştı. Olası İstanbul depreminde, karadan hızlı ulaşımın imkansız hale geleceğini söylüyorlardı. En akılcı yol, başta helikopter olmak üzere, hava araçlarıydı. Başta kurtarma ekibi ve doktor, havadan taşınabilirdi. Böylece depremden sonraki kritik 48 saat, en hızlı şekilde değerlendirilebilirdi.
Elbette sadece İstanbul için değil, bütün Türkiye için de bu geçerli…
Diyeceksiniz ki herhalde deprem hazırlığı yapanlar, bunu önceden düşünmüş, gereğini yapmışlardır.
Hiç de öyle değil.
Gerçekten de Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, deprem bölgesine havadan müdahaleyi düşünmüş. Bunun için hava araçları sahibi olan tam 142 şirkete yazı yazmış.
“Önceden hazırlık” diyoruz ya…
Peki ne zaman?
Depremden sonra!
KİMSEDEN SES YOK
Bahsettiğim resmi yazıda, 6 Şubat tarihinde deprem olduğu söylendikten sonra şu anlatılıyor:
“Bahse konu depreme ilişkin arama/kurtarma çalışmaları kapsamında söz konusu bölgelere acil müdahale ekiplerinin, ihtiyaç ve yardım malzemelerinin ulaştırılmasını temin etmek üzere ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca gerekli koordinasyon sağlanmakta olup, işletmeniz filosunda yer alan hava araçları (uçuşa elverişlilik durumuna bakılmaksızın) ile deprem bölgelerine destek verilip verilemeyeceğine ilişkin durumlarının belirlenebilmesi amacıyla yazımız Ek’inde yer alan tablonun doldurularak 06.02.2023 saat 17.30’a kadar [email protected] adresine gönderilmesi gerekmektedir.”
Yani depremden önce, çoktan yapılması gereken şey, depremden sonra akıl edilmiş.
Yazıda 6 Şubat akşamına kadar “liste gönderin” diyor. Ama bu sizi yanıltmasın. Konuştuğum şirket yetkilisi, kendilerine yazının ertesi gün, yani 7 Şubat’ta ulaştığını söyledi. Bunu da gösterdi. Hemen cevap verdiklerini ifade etti.
Yani o kadar hızlılardı ki, insanlar enkaz altındayken, helikopterle mi yardım etsek sorusunun yanıtı için 24 saatten fazla beklendi!
Bu kadar değil…
Konuştuğum bir sivil havacılık şirketi yetkilisi, yazıyı yazdıktan sonra görevlendirme için beklediklerini, ancak ne arayanın ne soranın olduğunu söyledi. “Yardım için helikopter uçurmaya hazırız” yanıtı alındığı halde, kimse kurtarma ekipleri başta olmak üzere yardımları havadan ulaştırmak için adım atmamıştı.
Sadece bu değil…
THK VARKEN NEDEN RUSYA
Depremin ardından İskenderun Limanı’nda günler süren yangını hatırlıyorsunuz. Rusya Acil Durumlar Bakanlığı, Rusya’ya ait Be-200 tipi amfibi uçaklarının müdahale ettiğini duyurmuştu. Hepimizin kafasında yine aynı soru vardı: THK uçakları varken neden Rusya’dan uçak geldi? Neyse ki bu soruları sorarken, THK uçakları, İskenderun’daki yangına, geç de olsa müdahale etti. Öyle ya, hükümetin “hantal, hurda uçamaz, motorları çalışmıyor” dediği uçaklar, günler süren orman yangınlarının ardından oluşan kamuoyu tepkisiyle, geçen yaz yeniden devreye sokulmuştu.
Meğer o uçakların da deprem sonrası yangına müdahalesi kolay olmamış. Zira yazın bitişiyle, Orman Bakanlığı ile THK arasındaki sözleşme son bulmuş. Uçakların pilotları da evlerine gönderilmiş. Uçaklardan ikisi Ankara’ya ikisi Marmaris’e çekilmiş. “Hazırız” diyen THK’nın yangın uçaklarının müdahalesi, ancak bürokrasi aşıldıktan sonra gerçekleşebilmiş.
Kısacası, bir deprem ülkesinde yaşıyoruz. Buna rağmen fay hatlarının üzerine plansız şehirler kuruyoruz. Yetmiyor, binalardan çalan müteahhitlere göz yumuyoruz. Her yıl afet planlarını güncelleyen TSK’yi dışlamamız bir yana… Elimizdeki olanaklara rağmen, depremden sonra hızlı bir müdahale planımız bile yok. Hazırlık dediğiniz, depremden sonra değil, önce olur. Deprem bölgesine müdahaleyi, ancak depremden sonra düşünüyoruz, çuvallıyoruz. İstifa edecek kadar onuruna düşkün yöneticiyi haliyle bulamıyoruz.
Konuşmak havaya söz fırlatmaktan daha fazlası demek. Kelimeler anlaşılamıyorsa belki de hayatta karşılığı olmadığı içindir.