09.19.2024

Okuduklarımızı Unutmamak İçin Ne Yapabiliriz?

Bilgi edinmenin kolay; fakat bilgiyi zihinde tutmanın bir hayli zor olduğu bir dönemdeyiz. Sadece bir tuşla her şeye erişim mümkün olsa da bilgiyi sindirmek, o bilgileri hayatlarımıza entegre edebilmek, içinde yaşadığımız çağın bir başka handikapı. Ancak bazen bu bilgi bombardımanı kafa karışıklığına da yol açabiliyor. Günümüzde insanlar tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar fazla bilgiyi okumak ve sindirmek zorunda. Daha önce hiç karşılaşmadığı bir bilgi akışı ile karşı karşıya olan insan türü için hatırlamak ise çok daha zor. Peki, okuduklarımızı nasıl hatırlayabiliriz?

Kitaplar Birer Skor Değildir!
Yeni bir yıla girerken, pek çok kişi bir yıl boyunca kaç kitap okuduğunu açıklama yarışına giriyor ve adeta bu gösteri bir “şov” hâline getiriliyor. Çünkü başarıyı sayıyla ölçmeye odaklanıyoruz, sayılar hep çok daha önemli bir kaynak oluyor bizim için. Fakat önemli olan kaç kitap okuduğumuz ya da bu “en çok sayıda kitap okuma” yarışını önde bitirip bitiremediğimiz değil. Önemli olan şey okuduklarımızın hayatlarımıza nasıl ve içsel yolculuğumuza ne derecede etki ettiği.

“Her harika kitap okuduğumda, sanki bir tür harita, hazine haritası okuyormuşum gibi hissederdim ve yönlendirildiğim hazine aslında benim kendim olurdu. Ama her harita eksikti ve en iyi hâlimle buluşma süreci sonsuz bir arayış gibiydi. Ve kitaplar kendileri de bu fikri yansıtmış gibiydi. İşte bu yüzden her kitabın hikâyesi ‘birisi bir şey arıyor’ şeklinde özetlenebilir.”

Günümüz toplumunda popüler olan davranış biçimi neyse, toplumun büyük bir kesimi ona uyumlanmak üzere kendini şartlıyor. En basitinden, toplumda yaygın olan giyim tarzına göre ne giyeceğimizi şekillendiriyoruz. En bireysel eylemlerden biri olan kitap okuma davranışında dahi popülerlik kaygısı söz konusu. O dönem hangi kitaplar popülerse raflarda onları görürüz ve o kitapları okumaya daha istekli oluruz. Fakat okuduklarımızı gerçekten anlamak, içselleştirmek ve unutmamak istiyorsak belirli bir dönemde en çok okunan kitaplara odaklanmak yerine öğrenmeye daha istekli ve açık olduğumuz konularla ilgili yazılmış kitaplara ya da kendi ilgi alanımıza yönelik eserlere yönelmemiz gerekiyor.

Yazar ile Konuşarak Okumak
Gerçekten ilgimizi çeken bir konu hakkında yazılmış eserleri okumak, zihnimizin o kitapta yazılanları öğrenmeye daha açık bir hâlde olacağı anlamına gelir. Çünkü elinize bir kitap aldığınızda ve onu okumaya başladığınızda aslında yazarın düşünceleri size aktarılıyor demektir. Okuyucu olarak bizlerin davranışı ise adeta yazar ile veya kitap ile konuşmak olmalı. Pelin Dilara Çolak bir YouTube videosunda adeta kitabı yeni baştan yazarak okuduğunu anlatıyor. Burada kitabı baştan yazmak ile ifade edilen şey ise onu yeniden, yeni bir bakış açısı ile yorumlamak.

Okuyucu ile kitabın yazarı arasındaki bağ simbiyotik bir bağdır. Yazarın sözleri; okuyucunun zihninde yeni fikirleri, algılayışları ve düşünme biçimlerini meydana getirir. Kitap okurken bazen yazara katılmadığımız noktalar olabilir ya da yazar ile hemfikir olduğumuz konularla karşılaşabiliriz. Böyle anlarda çeşitli notlar, işaretler veya simgeler ile sayfaların ardına düşünce izlerimizi bırakmak, adeta kitapla veya yazarla tartışır gibi haşır neşir olmak, sayfaları unutmamızı zorlaştıracaktır.

Zihinsel Modeller
Kitap okumaya karşı bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Bir kitabı salt bir şekilde okuyup bir kenara bıraktığımız senaryoda, okuduklarımızı hatırlamayı beklememiz absürt olacaktır.

Bazı zihinsel modeller ise kitapları daha iyi anlamamıza ve sentezlememize yardımcı olabilir. Şimdi bu zihinsel modeller konusunu biraz daha açabiliriz.

Onay Yanılsaması

Onay yanılsaması, bireylerin karşılarına çıkan bilgileri önceden sahip oldukları inanç ve düşüncelerini desteklemek için kullanma eğiliminde olmalarını ifade eden bir kavramdır. Bu durumda, kişi kendi düşüncelerini doğrulayan bilgileri daha fazla kabul ederken, karşıt görüşleri destekleyen bilgileri reddetme eğiliminde olur veya onlara karşı duyarsız bir tavır takınabilir. Onay yanılsaması, kişinin düşüncelerini ve inançlarını güçlendirirken, alternatif görüşleri kabul etmeyi zorlaştırabilir ve farklı bakış açılarına kapalı olmaya yol açabilir.

Onay yanılsamasının etkisi altında olan bir kişi, kendi düşüncelerini destekleyen bilgileri hatırlama eğiliminde olurken, alternatif görüşleri veya çelişkili bilgileri unutma eğiliminde olabilir. Özetle okuduğumuz bir kitaptaki bilgilerden mevcut inanç ve düşüncelerimizle uyumlu olanlar daha güçlü bir şekilde hafızamızda yer edinirken, mevcut düşüncelerimize aykırı olanlar daha kolay unutulabilir.

Okuduklarımızı unutmamak için, onay yanılsamasından kaçınmak ve bilgi alışverişimizi daha tarafsız ve objektif bir şekilde yapmak bu noktada önemli bir adımdır. Bu nedenle okuduklarımızı kendi içimizde ve hatta mümkünse çevremizle tartışmak, eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşmak ve bilgileri tekrar tekrar gözden geçirmek, okuduklarımızı daha etkili bir şekilde hatırlamamıza yardımcı olabilir. Böylece, kendi düşüncelerimizi sorgulama ve yeni bilgilerle zenginleştirme fırsatı bulabiliriz.

Bayes Güncelleme

Yeni bilgi ve verilerle birlikte, mevcut inançlar ve olasılıkların yeniden değerlendirilerek güncellenmesi anlamına gelen “Bayesian Güncelleme Modeli” Bayes teorisine dayanır.

Bayes teoremi ise; bir olayın olasılığının, olayla ilişkili yeni kanıtların bilinmesi durumunda nasıl güncelleneceğini hesaplamak için kullanılan bir teoridir. Bu teori, yeni bilgiler elde edildiğinde, mevcut inançlarımızı nasıl değiştireceğimizi anlamamıza da yardımcı olur.

Bayesian Güncelleme modeli doğrultusunda bir kitabı okurken şu soruları kendimize sorabiliriz: “Bu kitap ışığında hangi görüşlerimi değiştirmeliyim?”, “Dünya görüşümü bu bilgileri kullanarak nasıl güncelleyebilirim?”

Öğrendiğimiz bilgileri düzenli bir şekilde tekrar etmek, doğal olarak bu bilgilerin zihnimizde daha uzun süre kalmasını sağlar. Bu yöntem ile okuyucu; yeni bilgileri önceden edindiği bilgilerle karşılaştırdığı, bilgiler arasında bağlantı kurmaya çalıştığı ve hatta kendi bilgilerini ve düşüncelerini de yeni edindiği bilgiler ışığında bir süzgeçten geçirdiği için okuduklarını unutmama yeteneğini doğal olarak kazanmış olur.

Bundle’da önceki haftalarda yayınlanan “Özgün Sesimizi Nasıl Buluruz?” başlıklı yazımda yaratıcılık kavramından bahsetmiştim. Bu yazımda noktaları birleştirmek kavramı üzerine konuşmuştuk, detaylı incelemek isterseniz yazıma göz atabilirsiniz; fakat özetlemek gerekirse noktaları birleştirmek, edindiğimiz tüm duyusal ve duygusal deneyimlerin bir potada eritilmesi ve edindiğimiz farklı bilgi parçalarının bir araya gelerek yeni bir perspektif sunmasıdır. İşte okuduğumuz yeni fikirlerin, sahip olduğumuz güncel düşünceler üzerindeki değişim etkisi ile hayatımızda noktaları birleştirebiliriz ve böylelikle bilgiler arasında bağlantı kurarak onları hayatımıza entegre edebiliriz.

Kullanılabilirlik Yanılsaması

Kullanılabilirlik yanılsaması, okuyucunun zihninde daha sık ve kolayca hatırladıkları bilgilerin, gerçeklikte daha olası olduğu yanılsamasıdır.

Bu kavram, belleğimizdeki bilgilerin yanıltıcı bir şekilde öne çıkmasına neden olabilir. Özellikle bazı bilgiler okuduğumuz kitapta sıkça tekrar edilmişse veya bizim tarafımızda duygusal bir etkiye sahipse, zihnimizde daha güçlü bir iz bırakır ve o bilgiyi hatırlamamız daha kolay olur. Bu durumda, zihnimizde daha baskın olan bilgileri gerçekliğin genel resmi olarak algılayabiliriz.

Okuduklarımızı daha dengeli bir şekilde hatırlamak için kullanılabilirlik yanılsamasına karşı dikkatli olmalıyız. Farklı kitaplardan edindiğimiz bilgileri zaman zaman gözden geçirmeli, not almalı ve düzenli olarak tekrarlamalıyız. Unutmak istemediğimiz bilgileri aktif bir şekilde hatırlamak için notlar almak ve tekrarlamak oldukça önemlidir.

Ayrıca, farklı kitaplardan öğrendiğimiz bilgileri ilişkilendirmek ve bağlamlandırmak da okuduğumuz kitapları unutmamak için önemli bir yöntem olabilir. Bilgileri bir bütün olarak görmek ve aralarında bağlantılar kurmak, zihnimizde daha güçlü bir anlama ve hatırlama sağlar. Bu şekilde, okuduklarımız arasında daha adil ve dengeli bir dağılım elde edebilir ve daha sağlam bir bilgi temeli oluşturabiliriz.

Okuduklarımız arasında bağlantı kurabilmenin en iyi yolu bilgileri yazıya dökmek. Elimize aldığımız ve okumak için bir nedenimizin olduğu kitaplarla daha çok tartışabilir, konuşabiliriz. Yazar ile konuştuğumuz, hemfikir olmadığımız bilgileri kendi açımızdan yorumladığımız tartışmaları yazıya dökmek, bilgilerin kalıcı bir şekilde zihnimizde yer edinmesini sağlarken aynı zamanda okuduklarımızı günlük hayatımıza da entegre etmemize yardımcı olacaktır.

Kitaplar henüz yaşamadığımız ya da asla yaşayamayacağımız bir çağa doğru bizi yolculuğa çıkarır. Asla tanışamayacağımız insanlarla tanıştırır; bir gerçekliği ispatlar, bilgiler verir ve hakikati ortaya çıkarmaya çalışır. Kitaplar bir zaman makinesi gibidir bu yüzden. İçine hapsolduğumuz bu dünya dışında başka bir dünyanın kapılarını aralayabilme imkânı verir. Yeni bir çağ, yeni insanlar, yeni düşünce biçimleriyle karşılaşırız ve bu karşılaşmanın sonucunda düşüncelerimiz şekillenir, yeni fikirler filizlenir hatta sonunda bambaşka bir insana dönüşürüz. Bu nedenle kitap okumak önemliyken, okuduğumuz kitapları hatırlayabilmek ve içselleştirerek hayatımıza katabilmek çok daha önemlidir. Çünkü Marcel Proust’un da dediği gibi “Bütün iyi kitapları okumak, bu kitapların yazarı olmuş, geçmiş yüzyılların en değerli insanlarıyla konuşmak gibidir.”