09.20.2024

Eylem Önyargısı: Neden Bir Şey Yapmayı Hiçbir Şey Yapmamaya Tercih Ederiz?

Dilimize yerleşmiş “harekette bereket vardır” biçiminde bir söylem vardır. Bu söylem “durmadan çalışılan yerde verim artar, bolluk olur.” anlamına gelir. Ancak bu düşünce biçimi bizlerin dönem dönem eylem önyargısı adı verilen bir düşünce hatası yapmasına da neden olur.

Futbol maçı izlemeyi muhtemelen seviyor belki de oynuyorsunuzdur. Aslına bakarsanız istatistikçiler de futbol ile ilgilenirler. Şimdi bir futbol maçı esnasında kaleci olduğunuzu varsayım. Penaltı vuruşu ile karşı karşıyasınız. Çoğu kaleci gibi düşünürseniz, bir şutu durdurmaya çalışmak için her seferinde ya sola ya da sağa sıçrayacaksınız. Ancak aslında hareketsiz durursanız topu başarılı bir şekilde engelleme şansınız istatistiksel olarak daha yüksektir.

Peki sizi yerinizde durmak yerine sağa sola yatmaya iten şey nedir? Cevap bu yazıda size aktaracağımız eylem önyargısıdır. Yani bir şey yapmanın hiçbir şey yapmamaktan daha iyi olduğuna dair içgüdümüzdür. Başka bir deyişle, eylem en etkili veya mantıklı seçim olmasa bile, bir şeyi yapmanın hiçbir şey yapmamaktan daha iyi olduğunu düşünme eğilimimizdir.

Topu kurtarmaya çalışıp başaramamanız durumunda insanların ” elinden gelenin en iyisini yaptı” diyeceğini bileriz. Ancak yerimizde durup kıpırdamaz ve gol yersek eleştiri kaçınılmaz olacak ve insanlar bunu bizim hiçbir şey yapmamamıza bağlayacaktır. Oysa ki her ne kadar mantığa aykırı gelse de, çoğu zaman başarı şansınızı artıran şey eylemsizliktir.

Eylem Önyargısı Nerelerde Karşımıza Çıkar?

Eylem önyargısı sadece futbol sahalarında karşımız çıkmaz. Hayatın hemen hemen her alanında vardır. Çoğunlukla hareketin ilerleme anlamına geldiğini ve bir şey yaparsak her şeyi kontrol edebileceğimizi varsayarız. Örneğin birine bir iş için çok para ödüyorsanız, o kişinin meşgul olması gerektiğini ve işini daha iyi yapacağınız düşünebilirsiniz. Benzer şekilde, eğer size çok para ödendiyse, müşterilerinize girişken, proaktif biri olduğunuzu kanıtlamak istersiniz.

Bu nedenle derse katılan öğrenciler genellikle sessiz kalmayı seçen öğrencilerden daha çok övülür. Bu da harekete geçme içgüdümüzü güçlendirerek bu davranışı daha fazla yapmamıza ve dolayısıyla bunu alışkanlık haline getirmemize neden olur.

Bu önyargı yeni bir şey olmasa da, etkilerini henüz yeni incelemeye başladık. Dolayısıyla bu konuda hâlâ tam olarak anlamadığımız pek çok şey var. ( Konu ilk olarak Anthony Patt and Richard Zeckhauser tarafında 2000 yılında “Action Bias and Environmental Decisions.” makalede ele alındı.)

Bu sınırlamalara rağmen araştırmacılar, eylem önyargısına neyin sebep olduğuna dair bazı kanıtlar buldular. Bu kanıtlar da atalarımızın hayatta kalabilmesi için acil eyleme geçmesi ile ilgili idi. Yani eyleme geçme eğilimimiz, bize doğuştan gelen bir şeydir.

Bu otomatik dürtü bir zamanlar hayatta kalmamız için bir zorunluluktu. Ancak modern toplumumuzda hayatta kalmak için eylem önyargısı eskisine göre daha az gerekli. Bununla birlikte, harekete geçenler hâlâ yapmayanlara göre daha çok ödüllendiriliyor. Durum böyle olunca da futbolcular hala sağa sola yatıyor. Oysa ki istatistikten habersiz kalabalığın yuhalamalarını göz ardı eden bir kaleci, optimum stratejiyi kullanarak yani yerinde sabit kalarak, kurtarış oranını artıracaktır.

Futbolda penaltı vuruşlarında kaleciler vuruş yönünü net bir şekilde gözlemlemeden önce hamlelerini seçerler. Dünya çapındaki en iyi lig ve şampiyonalardaki 286 penaltı vuruşunun analizi, vuruş yönünün olasılık dağılımı göz önüne alındığında, kaleciler için en uygun stratejinin kalenin merkezinde kalmak olduğunu gösteriyor. Araştırmanın detaylar için: Bar-Eli, Michael & Azar, Ofer & Ritov, Ilana & Keidar-Levin, Yael & Schein, Galit. (2007). Action Bias among Elite Soccer Goalkeepers: The Case of Penalty Kicks. Journal of Economic Psychology. 28. 606-621. 10.1016/j.joep.2006.12.001.

Eylem Önyargısı Hatalı Kararlar Almamıza da Neden Olacaktır

Gördüğünüz gibi çoğu durumda harekete geçmenin ve meşgul olmanın etkili olduğunu varsayarız. Ancak eylem önyargısı yarardan çok zarara yol açma potansiyeli taşır. Bir harekete geçme dürtü düşünürseniz hayatınızın pek çok alanında karşınıza çıkar. Örneğin bir web sitesinin yüklenmesi normalden uzun sürüyorsa, sayfayı refresh yapma ihtiyacı duyarız. Ya da bir uygulama çalışmıyorsa aç kapa yapıp baştan deneriz. Biraz sabırlı olup beklemek yerine, bir eylemde bulunarak çözüm bulacağımızı düşünürüz.

Herkesin başına gelen bir kaz eylem önyargısı sonucunda hatalı kararlar vermemize de neden olur.

Diyelim ki dizüstü bilgisayarınızın üzerine bir bardak su döktünüz. İlk içgüdünüz ne olur? Muhtemelen dizüstü bilgisayarınızın hala çalıştığından emin olmak için açma düğmesine basarsınız. Bu esnada bilgisayarı açmanın suyun devrelerde daha derine inmesine neden olduğunu ve hasarı önemli ölçüde artırdığının farkında olmayız. Bu bilgiyi bilsek bile kendimizi bilgisayarı açmaktan alıkoyamayız. Oysa ki yapmamız gereken sabredip bilgisayarın tamamen kurumasını beklemektedir.

Harekete geçme ihtiyacımız aynı zamanda kontrol etme ihtiyacımızdan da kaynaklanmaktadır. Bir şeyler yapmak bize sanki bir şeyleri değiştirme kapasitemiz varmış gibi hissettirecektir. Oysa ki pasif kalıp hiçbir şey yapmamak bize vazgeçmişlik ve kabullenme duyguları yükleyecektir.

Esasen, bir şeyler yapmak, bir şey yapmamaktansa kendimiz hakkında daha iyi hissetmemizi sağlar ve bu davranışı pekiştirir. Ayrıca araştırmalar, eyleme geçmemek nedeniyle olumsuz geçmiş deneyimlere sahip kişilerin eylem önyargısına başvurma olasılığının daha yüksek olduğunu göstermektedir.

Sonuç olarak

Eylem önyargısından kaçınmayı öğrenmek, kökleşmiş dürtülere ve yatkınlıklara karşı çıkmayı içeren uzun vadeli bir süreçtir. Durum acil eylem gerektirmediği sürece, bir adım geri çekilip olası her yanıtın artılarını ve eksilerini değerlendirmek genellikle daha iyidir. 

Eylem yerine eylemsizliği seçmek pes etmek anlamına gelmez. Aslına bakılırsa, bunu yapmak çoğu zaman daha önemlidir. Kasıtlı olarak hiçbir şey yapmamaya karar vermek sabırlı olmak açısından iyi bir uygulamadır ve ustalaşması zordur. Sonucunda öz kontrol geliştirilmesi gereken bir beceridir ve üzerinde ne kadar çok çalışırsak o kadar güçlenir.