11.02.2024

AB’nin onayladığı Sığınma ve Göç Anlaşması neler öngörüyor, Türkiye’yi nasıl etkileyebilir?

Avrupa Birliği’nin (AB) yürütme organı olan Avrupa Komisyonu, düzensiz göçün önlenmesi amacıyla daha sıkı önlemler içeren yeni Sığınma ve Göç Anlaşması’nı onayladı.

Anlaşma, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu AB üyesi olmayan geçiş ülkeleri ile ortaklıkların güçlendirilerek yasa dışı göçün önlenmesini de içeriyor.

İnsan hakları kuruluşlarına göre, yeni anlaşma çok sayıda sığınmacının Türkiye ve Tunus gibi “geçiş ülkelerine” geri gönderilmesine yol açacak.

Anlaşma hangi düzenlemeleri içeriyor?

Yaklaşık sekiz yıllık tartışmanın ardından kabul edilen düzenlemede dikkat çeken bölümler şöyle:

Anlaşma uyarınca Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi “giriş ülkelerinin” yükünü azaltacak bir ‘zorunlu dayanışma’ mekanizması oluşturulacak.

AB üyesi diğer ülkeler de belirlenen asgari oranda sığınmacı kabul etmek zorunda olacak. Kotanın üzerinde göçmen kabul eden ülkelere belirli bir tazminat ödenecek.

Sığınmacı almayı reddeden AB üyesi ülkeler ise, reddettiği kişi başına 20 bin euro ödemek zorunda kalacak.

Sığınma talebinin 12 hafta içinde karara bağlanması, olası ret durumunda yine bu sürece sığınmacının ülkesine dönüşünün sağlanması amaçlanıyor.

Reddedilme olasılığı yüksek olan sığınmacıların işlemlerinin hızlı şekilde bitirilmesine öncelik verilecek.

Yeni anlaşma uyarınca, ani sığınmacı akını gibi bir gelişme karşısında üye ülkelerin kriz durumu ilan etmesi ve sığınma prosedürlerini geçici olarak askıya almasına izin verilecek.

AB sınırlarına vize koşullarına sahip olmadan giren kişiler, 7 güne varan bir süre boyunca kimlik tespiti, biyometrik verilerin toplanması, sağlık ve güvenlik kontrollerinin de dahil olduğu bir giriş öncesi zorunlu tarama işlemine tabi tutulacak.

Sığınma başvurusu yapan kişilere yapılacak değerlendirme sürecinde ortak kriterler üzerinden hareket edilecek.

Çocuklar da dahil bütün sığınmacılar, parmak izleri ve yüz görüntüleri de dahil olmak üzere Eurodac veri tabanına kaydedilecek.

Bu veri tabanında, kaçak göçmenlerin güvenlik tehdidi oluşturup oluşturmadığı, şiddete başvurup varmadığı ya da silahlı olup olmadığı bilgileri de yer alacak.

Sığınma hakkı verilen kişilere tanınan haklar da her üye ülke için standart olacak.

Üye ülkeler, Avrupa Birliği Sığınma Ajansı’ndan (EUAA) gelen bilgilere dayanarak, sığınmacıların ayrılmak zorunda oldukları ülkelerdeki durumu değerlendirerek, mülteci statüsü düzenli olarak gözden geçirecek.

Barınma, eğitim ve sağlık hizmetleri gibi konularda da sığınmacılar için eşdeğer kabul standartları sağlanacak.

Sığınma talebinde bulunanlar, başvuru tarihinden en geç 6 ay sonra çalışmaya başlayabilecek.

Avrupa Birliği İçişleri Komiseri Ylva Johansson (en solda) 10 Nisan'daki ilk oylamada, Belçika'nın göç ve sığınma işlerinden sorumlu bakan yardımcısı Nicole de Moor'a sarılıyor
Fotoğraf altı yazısı,Avrupa Birliği İçişleri Komiseri Ylva Johansson (en solda) 10 Nisan’daki ilk oylamada, Belçika’nın göç ve sığınma işlerinden sorumlu bakan yardımcısı Nicole de Moor’a sarılıyor

AB üyesi olmayan ülkeler anlaşmaya nasıl katkı sağlayacak?

Yeni Sığınma ve Göç Anlaşması, sığınmacı sorununun AB üyesi olmayan ülkeler ve Birleşmiş Milletler (BM) kurumlarının yer aldığı “uluslararası ortaklıklar” sayesinde çözülmesini öngörüyor.

AB, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu geçiş ülkeleri ve göç veren ülke yönetimleriyle işbirliğini güçlendirerek düzensiz göç ve insan kaçakçılığı ile mücadele edecek.

AB yönetimi, bu amaçla 2016 yılında Türkiye ile Mültecilerin Geri Kabülü Anlaşması’nı imzalamıştı.

AB daha sonra Tunus, Moritanya ve Lübnan ile “ekonomik destek” karşılığı benzer anlaşmalara imza attı.

AB yönetimine göre yeni anlaşma, sınır yönetimi, geri dönüş ve geri kabul alanlarında öncelikli ortaklarla işbirliğini genişletirken, göçün etkenlerini ele almaya yönelik kalkınma çabalarını da destekliyor.

Sığınma ve Göç Anlaşması neden gündeme geldi?

Suriye ve Irak’taki çatışma bölgelerinden kaçan 1 milyondan fazla kişinin 2015 yılında Avrupa’ya gelmesi nedeniyle ciddi bir “sığınmacı krizi” ortaya çıktı.

Yunanistan, İtalya, İspanya gibi geçiş ülkeleri, yoğunlaşan sığınmacı akımına karşı yalnız bırakıldıkları gerekçesiyle AB yönetimi ve diğer üye ülkelere tepki gösteriyor.

Avrupa Komisyonu, sığınmacı akınının önüne geçilmesi ve Avrupa sınırlarının daha iyi korunması amacıyla ortak bir düzenleme önerisinde bulundu.

Ancak özellikle sığınmacıların eşit olarak dağıtımı konusunda yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle, yasal düzenleme bir türlü hayata geçirilemedi.

Koronavirüs salgını sonrası Avrupa’ya yönelik sığınma başvurusu ve düzensiz göçün artması üzerine, Avrupa Komisyonu’nun yasal düzenleme önerisi yeniden gündeme geldi.

Geçen yılın sonunda Avrupa Parlamentosu, üye ülkeler ve Avrupa Komisyonu, yeni Sığınma ve Göç Anlaşması üzerinde anlaşmaya vardı.

Yasal düzenleme, 10 Nisan’da Avrupa Parlamentosu’nda 266’ye karşı 322 oyla kabul edildi.

Yaklaşık sekiz yıldır tartışılan yasa neden şimdi kabul edildi?

Avrupa Komisyonu açısından, yeni göç anlaşmasının Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin başlayacağı 6 Haziran’dan önce onaylanması büyük önem taşıyordu.

Avrupa genelinde 6-9 Haziran tarihlerinde yapılacak seçimlerde, kamuoyu yoklamalarına göre en az 10 ülkede aşırı sağ partiler önde görünüyor.

Aşırı sağın seçimlerdeki en önemli propaganda malzemesi ise sığınma ve göç sorunu.

Brüksel’deki AB kaynakları, yeni göç düzenlemesi ile aşırı sağın önemli bir kozunu kaybedeceğini düşünüyor.

Bu nedenle düzenleme, AP seçimleri öncesi onaylandı.

Yasal düzenleme tam olarak ne zaman yürürlüğe girecek?

Komisyon tarafından onaylanan yasa, AB resmi gazetesinde yayımlandıktan sonra yürürlüğe girecek.

AB üyesi ülkelere, iç hukuku, göç anlaşmasına uygun hale getirmeleri için iki yıl süre verilecek. Yasal düzenleme, AB genelinde iki yıl sonra tamamen hayata geçirilmiş olacak.

Anlaşmaya yönelik eleştiriler neler?

Anlaşmaya karşı olan bazı sol partiler ile insan hakları örgütleri, düzenlemenin “insanlık dışı bir sisteme yol açacağını” savunuyor.

Uluslararası yardım kuruluşu Caritas’a göre, “Güvenli üçüncü ülke” kavramının daha geniş bir şekilde yorumlanması nedeniyle, anlaşma kapsamında muhtemelen daha fazla insan, aralarında Türkiye ve Tunus’un da olduğu geçiş ülkelerine geri gönderilecek.

Örgüte göre, bu da Avrupa’nın, “sığınma sorumluluğunu AB dışı ülkelere kaydırmayı amaçlayan artan dışsallaştırma eğilimiyle” örtüşüyor.

İnsan hakları örgütleri, hızlandırılmış sığınma prosedürü nedeniyle sınır ülkelerinde göçmenler için daha kötü koşullar oluşacağını da savunuyor.