11.08.2024

Sisi’de bir değişiklik var mı?

Mısır’ın darbe yoluyla iktidarı ele geçirmiş, sonra da yine cuntanın gözetiminde gerçekleştirilen, meşruiyetten ve hukuki dayanaktan tamamen yoksun, zaten Mısır halkı tarafından da büyük ölçüde boykot edilen seçimlerle kendini ülkenin cumhurbaşkanı ilan eden cunta lideri Abdülfettah Sisi, Türkiye’yi ziyaret etti. Ziyaretin ve Türkiye ile Mısır arasında işbirliğini geliştirmenin siyasi ve diplomatik gerekçelerini oluşturmak mümkün. Ama konunun bu tarafı bizimle ilgili değil. Nitekim Filistin meselesiyle ilgili ateşkes görüşmelerinde de Mısır’ın aracılar arasında yer aldığı biliniyor. Ancak bu hususların bizim Sisi’yi olduğu gibi görmemize ve dünkü Sisi’yle bugünkü Sisi arasında bir fark olmadığını bilmemize engel teşkil etmemesi gerekir. Buna dikkat edersek ateşkes konusundaki aracılık ya da ikili ilişkilerin geliştirilmesi ve bunlara gerekçe teşkil eden hususlar bizi zulmün üstünü örtme ve zalimi tezkiye etme hatasına düşmeye yöneltmez.

Bu itibarla şunu açık ve net olarak ifade edelim ki dün Rabia Meydanı katliamını yapan eli kanlı darbeci Sisi ile bugünkü Sisi arasında hiçbir fark yoktur. Sisi yine aynı Sisi’dir ve hiç değişmemiştir.

Mısır’a bugün hâlâ askeri darbeyle ve gayri meşru yolla iktidarı ele geçirenlerin kurduğu dikta rejimi hükmediyor. 

İnsanlara siyasi hak ve özgürlükleri verilmiş değildir. Darbecilerin iktidarı gayri meşru yolla ele geçirdiği tarihten bu yana gerçekleştirilen referandum ve seçimlerin hiçbirinde insanların özgür iradeleriyle tercih yapmalarına imkan sağlanmamıştır.

Normalde zaten tüm alanlarda sorunlu olan yargı mekanizması özellikle siyasi suçlamalarla ilgili dava ve soruşturmalarda kesinlikle hukuk kurallarına riayet etmiyor. Siyasi suçlamalarla ilgili tüm tutuklama ve davalarda tavırlar yönetim ve istihbaratın talimatlarına göre belirleniyor.

Bugün hâlâ, başta Müslüman Kardeşler cemaati olmak üzere birçok siyasi hareket ve oluşumun ileri gelenleri sırf siyasi görüş ve tercihlerinden dolayı zindanlarda tutuluyor. Bunlardan bazıları hukuk mantığına ve yapılan suçlamaların boyutlarına tamamen aykırı ağır cezalara mahkum edilmişlerdir.

Bu arada suçlama ile suçun farklı şey olduğunu belirtelim. Suç, insanlık tarihi boyunca kazanılan tecrübelere dayalı gerekçelere binaen hukuk mantığına göre cezalandırmayı gerektirecek bir fiildir. Suçlama ispat edilmemiş ithamlar ve hukuki gerekçelerle değil hakim sistemlerin siyasi tercihlerine göre “aykırı” sayılan eylem ve tavırlar hakkında kullanılır. Örneğin bir kimsenin herhangi bir ideolojik görüşü benimsemesi hukuka göre suç sayılmazken bir ülkede hüküm süren yönetimin yargı kurallarına göre suç sayılabilir. Bu gibi sebeplerle mahkum edilenlere nispet edilen fiili ve sözlü eylemlere ya da tavırlara yönelik hükümlerin kullandığı gerekçeler suç değil suçlamadır. Mısır’da da bu şekilde hukuki temellerden yoksun ithamlarla mahkum edilen çok sayıda insan var. 

Üstelik onlar hakkındaki cezalandırmalar yapılan suçlamalara nispetle çok ağır niteliktedir. Yani ciddi şekilde bir suçlama–cezalandırma uyumsuzluğu mevcut.

Ayrıca Mısır diktatörlüğünün cezaevlerinde hâlâ, haklarında hiçbir yargı kararı verilmemiş, buna rağmen yıllardan beri zindanda tutulan çok sayıda mağdur var. Bunların da büyük çoğunluğunu siyasi gerekçelerle tutuklananlar oluşturuyor. Oysa hukuk mantığına göre bir insan şüpheden dolayı gözetim altına alınırsa hakkındaki şüphenin ne derece doğru olduğunun anlaşılması için bir süre gözetim altında tutulur. Şüpheyi teyit eden gerekçeye ulaşılamazsa serbest bırakılır ve sorgulama süresi ülkeden ülkeye değişse de normalde ortalama iki haftayı geçmez. Suçu işlediği kesinlik kazanırsa hakkındaki cezanın kesinleşmesine kadar hürriyeti kısıtlanabilir ve ceza hükmünün kesinleşmesinden sonra da bu hüküm infaz edilir; hükmün hürriyeti kısıtlama cezası olması durumunda önceki kısıtlamalar toplam cezadan düşülür. Ancak Mısır’da “şüpheli” olarak tanımlanan ama yıllardan beri zindanda tutulan çok sayıda insan var.