09.20.2024

Enflasyon mu yoksa ekonomik yıkım mı?

Önceki gün konut satışları açıklandı: Geçen yıl ağustos ayında 122 bin konut satılırken bu yıl 134 bin konut satılmış. Yılın ilk sekiz ayında ise geçen yıl 797 bin konut satışına karşılık bu yıl 806 bin konut satışı gerçekleşmiş.

Sanırsınız enflasyonla mücadele 2023 yılında yapılmış ve bu yıl yeniden ılımlı bir talep artışı başlıyormuş… Oysa durum tam tersi olmalıydı.

Benzer bir durum tüketim malı ithalatında var. Geçen yıl ilk sekiz ayda 30,4 milyar dolar tüketim malı ithalatı yapılırken bu yıl eş dönemde 34,5 milyar dolara yükseldi.

Sanırsınız ki, enflasyonla mücadele ve dış ticaret dengesi için geçen yıl mücadele edilmiş ve bu yıl kademeli talep artışı başlamış… Oysa durum burada da tam tersi.

Önce gayrimenkul işine bakalım: Türkiye’de konut fiyatları öyle aşırı yükseldi ki, Avrupa bile bizden ucuz hale geldi.

Milyon dolarla satılan konutları kim alıyor?
Milyon dolarla değerlenen konutlarda kimler oturuyor?
Bu milyon dolarlık mülkler edinilirken o kimler ne kadar vergi vermiş?

Gayrimenkul fiyatları enflasyon açısından ücret artışlarından da önemlidir. Çünkü o aşırı değerlenen mülkler ve kiraları üzerinden ticaret sürmektedir.

Bu durumu çok basit bir örnekle açıklayalım: Tarlada soğan-patates para etmiyor. Tarlada pirinç, buğday gibi ürünler de para etmiyor. Lakin o ürünlerin satıldığı marketlerin rafları ateş pahası…

Ve buna bir de lokanta gibi hizmet sektörünü ekleyelim. Tarlada 5-10 lira arasında değişen patates soğan yemeğini lokantalarda 150-200 liraya yiyebilirsiniz. Çünkü o lokantanın ana maliyeti artık kirası…
Gelelim ithal malına… Acaba kur artışı faiz artışı kimlerin umurunda olmadan deli gibi ithal ürün satın alıyorlar. Bu kişiler devlete kazançlarından ne vergi vermiş olabilirler?

ŞIMARIK PARALILAR ALIYOR
Recep Tayyip Erdoğan 2014 yılında Cumhurbaşkanı oldu… O günden beri en zengin kesim kazandı. TUIK 2014-2023 gelir dağılımına göre sadece en zengin yüzde 5 payını artırdı. Geride hiç kimse gelir payını artıramadığı gibi hepsi eksiye döndü.

Bir yüzükle iktidara gelen Erdoğan ile sadece zenginler kazanınca ne oldu?

Şımarık rantçı paralılar toplumda tüm dengeleri alt-üst ettiler. Onlara fiyata bakmadan alıyorlar; onlar faize bakmadan da alıyorlar. Ve biz bu kesimin talebine dokunamıyoruz. İşimiz gücümüz emekli, asgari ücretli gibi dar gelirlilerin talebini kısmak…

Bakınız “Kimin gırtlağını sıkıyoruz” başlıklı yazımda yerli hanehalkının tüketim harcamasının yüzde 74,1 artığını açıklamıştım. Oysa bu harcama açlık sınırı harcamasının bile gerisindeydi.

Rakamlar çok net: Sabit gelirli veya alt gelir grupları tüketim talepleri ile enflasyona neden olmuyorlar. Türkiye’deki enflasyonun ana nedeni şımarık rantçı zenginler.

MALİYETİ KİM ÇEKİYOR?
İyi ama hiç mi kemer sıkılmıyor?

TUIK geçen hafta Ciro Endekslerini açıkladı. Toplam ciro endeksi yüzde 39,8 artarken sanayi ciro endeksi yüzde 27,0 artışta kaldı. Hizmet sektöründe ise ciro endeksi artışı yüzde 56,1… Mesela konaklama ve yiyecek sektöründe ise yüzde 59,8…

Görüldüğü gibi sanayide durum ciddi.

Öncü gösterge konkordato ve peşinden gelecek iflaslar kapımızda bizi bekliyor. Kapanan şirket sayısı artarken açılan şirket sayısı azalıyor. Durum ciddi.

Dar gelirli için kredi kartlarında ödenemeyen ve takibe düşenlerin sayısındaki patlama da bizi bekliyor. Ticarette ise karşılıksız çek ila protesto edilen senetler durumun hayli kötüye gittiğini gösteriyor.

Tablo gösteriyor ki; artık karar noktasına geldik. Sanayi ve ticaret için yüksek faiz artık bir maliyet oluşturmaya başladı. Oralarda işler çok ciddi derecede bozulma işaretleri veriyor.

Oysa tüketim tarafında ayrık bir durum var: Aşırı fiyat artışına neden olanlar hala mutluluk içerisinde tüketmeye devam ediyorlar. Lakin altta kalan dar gelirliler ise gıda ulaşımında bile sorun yaşıyor.
Bir yanımız sefa içerisinde iken diğer yanımız cefa çekiyor.

Eğer faizler yeni yıla yaklaşırken inmeye başlamaz ise bu sefer ekonomiye maliyet yönlü bir bunalım daha eklenecek. Veya maliyetleri ürettikleri ürünlere yansıtamayan sanayi daha da zora girecek…

Evet, bir karar noktasındayız… Ya o çılgın tüketicileri durduracağız ya da ekonomiye çok daha büyük maliyet yükleyeceğiz.

Ya rant vergisi ya da 3-4 milyon işsiz…