09.20.2024

Adil Dünya Hipotezi: İnsanların Hak Ettiklerini Aldıklarına İnanırız

Bir Cuma akşamı en sevdiğiniz arkadaşınızla keyifli bir akşam yemeği yediğinizi düşünelim. Her şey yolunda ve ikinizin de morali çok yüksek. Ancak eve dönmek için sokağa park ettiğiniz arabanın yanına geldiğiniz zaman sizi kötü bir sürpriz bekliyor. Ne yazık ki arabanın yan camı kırılmış ve arka koltukta duran arkadaşınızın dizüstü bilgisayarı çalınmış.

Arkadaşınız çok üzgün. Bu durumda sizin de onu teselli etmeniz gerekiyor. Ancak ona “dalgınlığını, elektronik aletleri görünür biçimde açıkta bırakmaması gerektiğini, biraz kendini toparlamaya ihtiyacı olduğunu, bunun ona ders olmasını” söylemeye başladıysanız yazımızın konusu olan “adil dünya hipotezi yani eden bulur düşünce hatası” ile yüzleşiyorsunuz.

Adil Dünya Hipotezi Nedir?

“Adil dünya” olgusu, insanların dünyanın adil bir yer olduğu varsayımına dayanarak kurbanları suçlama eğilimine verilen bir addır. Arka plandaki hatalı akıl yürütme şu biçimdedir. Dünya adil bir yerdir. Ancak masum bir kişinin başına anlaşılmaz bir trajedi geldi. Bu nedenle, o kişinin bunu hak etmek için yaptığı bir şey olmalıdır.

Sizin de fark etmiş olacağınız gibi, adil bir dünyaya olan kesin inanç, bilişsel bir önyargıya yol açar. Bu fikir insanları nedenler aramaya yönlendirecektir. Bu hatalı düşünce bir taciz mağdurunun bunu zaten hak ettiği için yaşadığını düşünmemize neden olacaktır. Ayrıca araştırmaların gösterdiği sonuçta oldukça ilginçtir. İnsanların televizyon izleyerek harcadıkları zaman arttıkça, adil dünya önyargıları da artmaktadır.

Adil Dünya Hipotezi İle İlgili Örnekler

Bunun günlük hayatımızda nasıl uygulanabileceğine bakalım. Bu biçimde bir bilişsel önyargıya sahip olan kişinin asgari ücretle çalışan birinin, daha fazla maaş kazanana göre daha az çalışkan olarak varsayması olasıdır. Yargılarımız neticesinde, bu kişinin karşılaşabileceği sosyoekonomik engelleri ve çalıştığı uzun, zor saatleri görmezden gelmemiz mümkündür. Sonucunda Dünyanın adaletsiz olduğunu kabul etmek yerine birini tembel veya motivasyonsuz olarak etiketlemek daha kolaydır.

Adalet üzerine psikolojik çalışma­ lar yapan ilk kişilerden biri olan Melvin Lerner New York Üniversitesi’nde sosyal psikoloji eğitimi görmüş, 1957’de de doktorasını almıştır. Daha sonra California, Stanford Üniversitesi’ne geçmiş ve orada klinik psikoloji alanında doktora sonrası eğitimini almıştır.

Adil dünya hipotezinin bilimsel olarak bilinirliği, 1960’larda Profesör Melvin J. Lerner’in yaptığı çalışmalar neticesinde olmuştur. Lerner, adil dünya hipotezini “insanların dünyayı nasıl anlamlandırdığını anlamanın” bir yolu olarak formüle etmiştir. Lerner’in Adil Dünya İnancı Kuramına göre insanlar herkesin genellikle hak ettiğini elde ettiği, iyilerin ödüllendirilip kötülerin cezalandırıldığı adil bir dünyada yaşadığına inanma ihtiyacındadır. Lerner adil dünya inancının bir yanılsama olduğunu, gerçekte dünyanın çok adil olmadığını ancak bu inancın kişinin kendini güvende hissetmesi için önemli olduğunu vurgulamıştır. Lerner’in hipotezi önemli sosyal adalet araştırmalarının temelini oluş­turmuştur.

Adil Dünya Yanılgısı Neden Ortaya Çıkıyor?

İnsanlar olarak, çoğu zaman ezici miktarda bilgi ile karşı karşıya kalırız. Çevremizi anlamlandırmak için karar verme sürecimize rehberlik edecek ve sonuçları tahmin edecek bilişsel çerçeveler oluşturuyoruz. Adil dünya hipotezi, bu çerçevelerden biri olarak hizmet eder. Eğer biri acı çekiyor ya da cezalandırıl­mışsa, o insanın bu tür bir durumu hak etmek için bir şey yaptığına inanmayı daha kolay buluruz.

Dünyada, iyi insanların başına korkunç şeylerin ve kötü insanların başına iyi şeylerin geldiği çok açıktır. Bu durum hepimizi rahatsız eder. Bu durumda da kendimizi rahatlatmak için ne gerekiyorsa yapmak doğamızda vardır. Bunu bazen de zihinsel olarak yaparız. Bir durum inançlarımıza meydan okunduğunda bu, savunmaya geçmemize veya karşıt bilgileri geçersiz kılmanın yollarını bulmamıza neden olur.

Bu durum sosyal psikolog Leon Festinger tarafından  bilişsel uyumsuzluk olarak adlandırılmıştır. Sonucunda bir kişi psikolojik olarak birbiriyle tutarlı olmayan çeşitli şeyler biliyorsa, çeşitli şekillerde onları daha tutarlı hale getirmeye çalışacaktır. Adil dünya hipotezi gücünü buradan almaktadır

Sonucunda hepimiz, küçüklükten itibaren iyiliğin her zaman ödüllendirildiğine ve kötünün cezalandırıldığına inanarak büyüdük. Okuduğumuz kitaplarda ve izlediğimiz filmlerde kötü adamlar öldürülür veya sürgün edilir. Oysa ki günü cesur ve iyi adamlar her zaman vardır. Bu hikayelerde karakterler her zaman ne ekerse onu biçerler.

Empati Yardımı İle Kurbanı Suçlama Eğilimleriyle Savaşabiliriz

Eğer insanların kendi talihsizliklerinden sorumlu olduklarına inanıyorsanız, evsizlik de, pek çok diğer sosyal sorun gibi, göz yumulması ya da kayıtsız kalınması kolay bir hal alabilir.

Adil dünya hipotezi tarafından bazen bilmeden kurbanlara yönelik olumsuz tutumlarla mücadele etmek için kullanabileceğimiz bir araç empatidir. Duke Üniversitesi’nden araştırmacılar bir deneyde, katılımcılardan bir öğrenme görevindeki performansına dayalı olarak elektrik şoku alan bir kadının videosunu izlemeleri istedi. Bu kaseti izlemeden önce, katılımcıların bir kısmından, kendilerini senaryoda hayal etmeleri istendi.

Empati uyandıran grupta bulunanların kurbanı küçümseme olasılığı çok daha düşüktü. Sonucunda da adil dünya hipotezinin daha az etkisi oldu. Dolayısıyla, içgüdüsel olarak değil de eleştirel düşünmeyi hatırlarsak ve kendimizi başkalarının yerine koyarsak, durumu daha doğru değerlendirebiliriz.

Adalet arzusu, dünyanın adil olduğu inancıyla aynı şey değildir. Sosyal değişim yaratmak için, bir durumun nerede adaletsiz olabileceğini görmek için netliğe sahip olmamız veya yargıda bulunmadan önce birinin koşullarını gerçekten anlamak için zaman ayırmamız gerekir. Adil dünya hipotezi, sosyal, politik ve yasal olarak ciddi sonuçları olan zararlı ve yanıltıcı düşünme biçimleri yaratacaktır.