05.03.2024

AKP iktidarının 3 Y sefaleti!

AKP Cumhurbaşkanı uzunca bir süredir “Dezenformasyon ile Mücadele” adı altında muhalefetin “canına ot tıkamaya” odaklı sansür yasası ile haşır neşirdi!

Epeyce maddesi TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen bu yasa, zannımca kaybedecekleri seçimi kazanmak en büyük koz olarak icat edilmişti!

Sonra, Kemal Bey’in “şahane pası” ile ummadığı bir koz daha yakalayan Cumhurbaşkanı, günlerdir aslında 2013’te çözülen, kamuda bile serbestçe kullanılan başörtüsü üzerinden “benim başörtülü kardeşlerime yapılan ezalar” diye başlayan ve son 20 yıl içinde birbirinin kopyası olan söylemlere geçiş yaptı!

Ancak, önceki gün TÜGVA’nın Olağan Genel Kurulu’nda gerçekten kendini aştı! Hayretler içinde izlediğim konuşmasında bakın ne dedi:

Yolsuzlukların olmadığı, rüşvetin olmadığı, yoksulluğun olmayacağı bir Türkiye’yi biz hallederiz. Şu an itibarıyla onun hazırlığı içindeyiz!

İktidara talip olmuş, seçimleri kazanmak isteyen bir parti liderinin söyleyebileceği güzellikte sözler tabii; ancak konuşan kişi bu ülkeyi 20 küsur yıldır yöneten AKP Genel Başkanı olunca, insanın haliyle ağzı açık kalıyor. Doğal olarak şu sorular insanın aklına:

20 yıldır bu ülkeyi kim yönetiyor? Uzaylılar mı? Bu yıllarda yapılan her şeyin altında zatıalinizin imzası yok mu? Cumhuriyet tarihinin beşte biri uzunluktaki iktidarınız esnasında elinizi tutan mı oldu? Siyasi partilerinden, cumhuriyetin kurumlarından, bürokrasisinden ve halkından bir çatlak ses mi duydunuz? Bir tek kişi çıkıp da, “ben yolsuzlukların durmasını, rüşvetin devam etmesini, yasakların daha da artmasını istiyorum” mu dedi? Halk, “Yoksulluk çok hoşuma gidiyor, iyice dibe vurmak istiyorum” diye bir istekte mi” bulundu?

Tabii ki hayır!

İhale yasasını neredeyse 200 kez kim değiştirdi?!.

Üstelik  iktidara gelirken verdiğiniz “3Y” konusundaki sözleri defalarca aynı sözlerle tekrarladınız…

Daha 2006’da “3Y ile yani yasaklar, yolsuzluk ve yoksulluk ile mücadele edeceğiz” demediniz mi mesela? Örneğin 2013’te “Yolsuzluğa 11 yıl boyunca müsamaha göstermedik, göstermeyiz” açıklamasını yapmadınız mı? 2014’de “Eski Türkiye olursa yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar geri gelecek” laflarını sarf etmediniz mi mesela? Aynı sözleri 2015’te, “Tek adam” payesine sahip olduğunuz 2018’de de aynen tekrarlamadınız mı?

Peki ne oldu? Aynı tas, aynı hamam! AKP’nin henüz iktidara geldiği zamanlarda ilk ortadan kaldırdığı yasa neydi, anımsayan var mı?

Nereden buldun yasası!

İhale yasası iktidardaki 20 yıl içinde neredeyse 200 kez değiştirilmedi mi? Sonrasında ise zaten ihale yasasına bile gerek kalmadı; adrese teslim ya da davet edilerek ihaleyi istediğiniz kişi ya da kuruma verme dönemi açılmadı mı? CHP liderinin “Beşli çete” şeklinde lanse ettiği 5 şirkete, 2010 yılından günümüze 204 milyar dolar toplam değerinde, Türk lirasıyla trilyonlarca liralık ülkenin en büyük ihaleleri verilmedi mi?

Bu ülke nüfusunun neredeyse beşte dördünü yoksulluk ve açlık sınırı altına iten Burkina Faso’muydu acaba? Öyleyse, emekliyi yok sayan işçiyi, memuru süründüren, özellikle kendine yakın patronları abad eden de Cibuti olsa gerekti!

3Y’nin son ayağı olan yasaklara gelince; geçmişten bugüne saymaya hiç gerek yok… Şu anda TBMM’de olan Sansür Yasası, tek başına ülke için biçtiğiniz geleceğin ne olduğunu gayet açık ve net olarak anlatıyor:

Suskun, karanlıkta, korku dolu bir toplum!

İşte, 3Y’nin iktidarınızın 20 yılı sonunda geldiği nokta budur. Aslında hiç gerek yok ancak yazının bütünlüğü adına sormam gerek: Siz bu millete ne sunuyorsunuz Tanrı aşkına? 20 yılda yapmadığınızı, ne zaman yapacaksınız?

Bu hayal satışları ile mi kazanacaksınız seçimleri, gerçekler olanca acılığı ve açıklığı ile sırıtırken?!.

Bir teğmenin intiharı!

İntihar yalnızca kendini öldürmekle olmaz… İnsan, yaşarken de “ölü” olabilir…

Yaptıklarınız, yapmadıklarınız, duruşunuz, tuttuğunuz yol, dönüşleriniz, evrilmeniz, devrilmeniz gibi insan ile ilgili her etken varolmanızı ya da yok olmanızı sağlar. Şöyle de denilebilir:

Ya hayatı dolu dolu yaşarsınız ya da “kayıp bir hayat” olarak devam edersiniz!

Yıllar önce kaleme aldığım “Işıldayan Hayatlar” başlıklı yazımın bir bölümünü paylaşmak isterim:

Hayat dayatmaz…

Hayat yaşanır!.. Ve her hayat, yaşayanın tercihlerine, yaptığı seçimlere göre yaşanır… Bir sürüngen, bir parya gibi yaşamak da, onurlu, başı dik yaşamak da, seçimini teslim olmaktan yana yapmak da, her şeye karşın direnmek de tamamen insanın elindedir…

Hayat, her insanın değişik biçimlerde kullandığı ya da kullanıldığı bir süreçtir yalnızca… Korkaklığın, haysiyetsizliğin, gücün karşısında yaltaklanmanın, ruhuna varıncaya kadar her şeyini kiralamanın sonra da geçmişinden utanmanın, bu utancın yarattığı dayanılmaz hırs ve kompleksle herkesin aynı kirli hayata bulaşmasını istemenin, hayatın dayatması ile uzaktan yakından ilgisi yoktur!..

Hayat herkes için başlar ve biter… Aradaki boşluğu her insan kendi çapına, tıynetine göre doldurur…

Kimi, insanlık tarihine bir çentik atarak, ışıl ışıl gider…

Kimi ise, “kayıp bir hayat” olarak gider…

–Hayat, yalnızca tanıktır!..”

Bir de yine ölmeden intihar eden bir “hukukçu” vardı… Ancak sözünü etmeye bile gerek görmüyorum…