10.30.2024

Alparslan Hoca, Emniyetten bazı polislerin Koray Sarısaçlı’yı kullanarak Furkan Gönüllülerine hazırladığı tuzağı anlattı!

Alparslan Hoca, Emniyetten bazı polislerin Koray Sarısaçlı’yı kullanarak Furkan Gönüllülerine hazırladığı tuzağı anlattı!

9 Eylül’deki kaçırılma iddialarının ardından ortaya  çıkan Koray Sarısaçlı’nın, ilk ifade verdiği süreçte üzerinde polis baskısı olduğunu söyleyen Alparslan Hoca: 

“Şimdi bu işin içindeki polislerin bir kısmı bize bir tuzak hazırlıyor. Olayda kan olmadığı halde, kan olduğunu ispat edebilmek için ‘Bu araba o araba’ diyebilmek için ve ‘Bu şahıslar o şahıslar’ diyebilmek için kan tuzağı hazırladılar. Emniyetçiler o arabayı herhalde iki, üç gün sonra o şahıstan alıyorlar, kontrol falan yapıyorlar ve teslim edecekler. Her şeyi tam olarak aldım, diye imza atmasını istiyorlar. ‘Arabam tam olarak bana verildi.’ diye imza at, diyorlar. 

Arabanın sahibi Erdal bir bakıyor ki koltuktaki boyun başlığı ve bagajdaki havuz denilen şey arabada yok. Diyor ki: ‘Siz benim, her şeyi tam aldım, diye imza atmamı istiyorsun ama bunda başlık da yok bagaj havuzu da yok.’

Allah’tan görmüş, Allah göstermiş. Yoksa insan tamam der alır, imzayı atar, gaza basar gider. Allah’tan görmüş. ‘Başlık yok ve bagaj havuzu yok, o şekilde teslim aldım.’ Şeklinde tutanağa yazmış. İyi ki onu yazmış. 

Ne yaptılar biliyor musunuz? Bu şahıs kurtulduğunda adliyeden itibaren adli tıpa kadar kaç hastane boyunca polisler yanından ayrılmıyor. Kendisi de söyledi, hanımı da şahit, orada olan avukatlar da şahit; kaç tane şahidi var, polislerden rahatsız oluyor. Çünkü polisler bakışlarıyla tavırlarıyla “Sana göstereceğiz. Niye böyle ifade veriyorsun? Bütün projemizi bozuyorsun. Biz Furkan’ın üzerine bunu yıkacağız, sen bütün projeyi bozuyorsun.” diye baktıklarından, öyle davrandıklarından onları görmek istemiyor, onlardan kaçıyor ama tabii kaçamıyor. Beraber hastaneye, adli tıpa, oraya, oraya kaç tane yere gidiyorlar hatta arabaya eşini bindirmiyorlar, onu tek götürüyorlar. Adliyeden itibaren sürekli baskı yapıyorlar. Birkaç defa kan alıyorlar. Bir tane al, bir tane yetmedi mi? Birkaç defa kan alıyorlar. Benim tahminim; götürüp o sakladıkları başlık dediğimiz şeye bir parmak kan sürdüler ve adli tıpa gönderdiler. O kanla bu kan aynı mı?

Rapor çıktı: aynı. Şimdi bu rapora güvenilir mi? Sen o başlığı niye aldın? Senin bir maksadın olduğu, kötü niyetli olduğun, bir şey yapacağın belli. Sen bir şey yapacaksın, belli. Normal polis taktikleri bunlar. Polis sana kafayı taktı mı evine ya esrar koyar ya eroin ya arar gibi yapar cebine koyar. Ondan sonra ‘yakaladım’ der. Bunlar oldubitti bilinen yöntemler. O başlığı niye alıyorsun sen? Kan mı vardı bunun üzerinde? Yok. Ama sen var diyorsun, öyle mi? Tamam, kanın örneğini al, götür adli tıpa ver, adamın başlığını geri teslim et. Çünkü kan falan yok üzerinde. Olaydan sonra kaç kişi arabaya binmiş, şahit var. Herkes ‘Kan falan yok. Biz kan man bir şey görmedik.’ diyor. Hele hele o başlıkta olacak da görünmeyecek. Tam göz hizasında, görünmemesi mümkün değil. O başlığı kasıtlı olarak aldılar, o aldıkları kandan da oraya bir parmak sürdüler, oldu, bitti. Normalde nasıldır bu işlem? O anda kan örneği alınır ve şahsa arabası geri teslim edilir. 

Arabada kan olsa adam içini yıkatmaz mı, yıkamaz mı? İçini yıkama falan da yok. Arabanın dışını yıkatmış diye bir arkadaşı da hapse attılar. Şu anda Mardin’de yatıyor. Arabanın dışını yıkamış arabada bir şey olsa içini yıkar. Bir kast, kötü niyet olsa, böyle bir şey, biliyor olsa ve bunlar böyle bir şey yapmış olsa onlar ona derler ki ‘Arabanın içini yıka.’ O da içini yıkar. Adam arabanın dışı toz diye dışını yıkamış. Sırf bu sebepten dolayı ‘Sen bu arabayı yıkattın, sen de suç ortağısın’ diyerek suçladılar. Vicdansızlar! Adam dışını yıkatmış, içini değil. Bundan dolayı 4 arkadaşı içeri attılar.”