04.28.2024

Alparslan Hoca: “Koray Sarısaçlı, Adli Tıp’tan ‘Kırık’ Raporunu Nasıl Alabildi?”

Alparslan Hoca, Koray Sarısaçlı’nın Adli Tıp’tan sahte raporlar aldığı ortaya çıkması ve tutuklu yargılanan 4 Furkan Gönüllüsü hakkında bilirkişi raporunun gönüllüler lehine sonuçlanmasına rağmen hala serbest bırakılmamaları hakkında değerlendirmede bulundu.

Furkan Hareketi Lideri Alparslan Kuytul Hoca, kaçırıldığı iddialarıyla gündeme gelen ve 4 Furkan Gönüllüsü hakkında suç duyurusunda bulunarak tutuklu yargılanmalarına sebep olan Koray Sarısaçlı’nın, Adli Tıp’tan aldığı raporların sahte olduğunu bir kez daha belgeledi. Sarısaçlı’nın iddia ettiği gibi kaburgalarında kırık olmadığını, uzman doktorlar tarafından raporlanmasına rağmen derin güçler yardımıyla Adli Tıp’tan sahte rapor alındığını belirten Alparslan Hoca, şu ifadeleri kaydetti: 

Apaçık Furkan Düşmanlığı Yapılıyor!’ 

“Hala 4 Furkan gönüllüsü kardeşlerimiz hakkında iddianame hazırlanmış değil. Başkası olsaydı, bizden olan insanlar olmasaydı kesinlikle ellerindeki uyduruk görüntülerle bir insanı tutuklamazlardı. Asla. Benzer örnekler var, biliyoruz. Daha kuvvetli deliller olduğu halde tutuksuz yargılanmak üzere bırakıldılar. Bizim arkadaşlarımıza gelince böyle muamele ediyorlar. Furkan düşmanlığı açıkça ortadadır.  

‘Bilirkişi Raporu Lehimize’ 

Henüz iddianame hazırlanmış değil. Ellerindeki uyduruk görüntüleri savcı bilirkişiye gönderdi. Bu da normal bir işlem değil çünkü hâkim bilirkişiye gönderir, savcılar değil. Nadir olan bir olay. Savcı bunu yaptı. Herhâlde iddianameyi daha da kuvvetlendirmek için yaptı. Allah’ın yardımı ile bilirkişi raporu lehimizde çıktı. “Bu görüntülere bakarak ‘Bunlar bunlardır’ denilemez.” denildi. Bilirkişi raporunun özeti bu şekilde.  

‘4 Tane Yazılı Rapor Var!’ 

Bu şahsın üç kaburga kemiğinin kırık olduğunun yalan olduğunu raporla ispat etmiştim. Hastaneden filmini almıştık ve uzmanlara baktırmıştık. Üç tane uzman; ikisi radyoloji uzmanı, biri göğüs cerrahı, üçü de sözlü olarak “Kırık yok” dediler ama yazılı rapor vermediler. Böyle bir uygulamamız yok, demişler.  

Ben size daha önceki konuşmamda bir tane rapor göstermiştim. Sonra üç tane rapor daha geldi. Benim size daha evvel gösterdiğim buydu. Bu üç raporda yeni geldi. Bakın, birinci raporun altında bir profesörün imzası var. İkinci raporun altında bir profesörün imzası var.  Üçüncü raporda da bir radyoloji uzmanının imzası var. Biz bu uzmanların isimlerini açıklamıyoruz çünkü kimlerle karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz. Gidip bu doktorlara baskı yapabileceklerini biliyoruz. Bu üç yeni raporda da “Hiçbir şey yoktur” diyor. Tıbbi kelimeler kullanılıyor. Bakın mesela burayı anlayabiliriz, diyor ki: Kemik yapılarında belirgin fraktür bulgusu izlenmemiştir. Fraktür; yerine göre kırık, yerine göre çatlak olarak kullanılıyor. Yani ne çatlak ve ne kırık. Altında uzman imzası, diğerlerinde de o alanda profesörlerin imzası var. 4 tane yazılı rapor var. Peki, bu adam kırık raporunu Adli Tıp’tan nasıl aldı?  

‘Adli Tıp Raporu Yalan!’ 

Ben size o zaman da açıklamıştım. 21 Eylül Salı günü Adli Tıp Kurumuna götürülüyor. Sivil olduklarından emniyetçi mi istihbaratçı mı tam anlaşılmıyorsa da büyük ihtimalle istihbaratçılarla ve daha evvel anlattığım avukatla birlikte götürülüyor. O gün “Hemen şu an film çekemeyiz, sıra var. Perşembe günü gelin.” diyorlar. Salı günü gittikleri zaman perşembeye gün vermişler. Bu şahıs, çarşamba günü sahibiyle arkadaş olduğu -ben de biliyorum- hastanede film çektiriyor. Adli Tıp raporu salı günü verilmiş. Hâlbuki salı günü film çekilmedi. Tamamen yalan. Bizzat eşi de orada, kaç kişi şahit. O gün orada film çekilmedi. Çarşamba günü başka bir yerde film çekildi.  

‘Adli Tıp’ta Film Çekilmedi!’ 

Salı günü film çekilmedi, bir.  Adli Tıp’ta hiç film çekilmedi zaten, bu da iki. Adli Tıp, başka bir yerin çektiği filme göre asla rapor veremez, bu suçtur. Bunu yaptılar. Adli Tıp bunu normal bir emniyetçinin lafıyla yapmaz. Orada da bir profesör çalışıyor. Adli Tıp profesörü kalkıp da bir emniyetçinin, bir komiserin, bir emniyet amirinin lafıyla böyle bir rapor hazırlamaz. Bu tür raporlar MİT’in talimatıyla hazırlanır. Bir emniyet amirinin, bir emniyet müdürünün Adli Tıbba gücü yetmez, böyle talimat veremez. Bu emrin nereden geldiği ortadadır. Allah, bu şekilde yalanlarını ortaya çıkardı.  

‘Kan Raporu da Yalan!’ 

Kan raporu da aynı şekilde, o da yalan. Onu da o zaman anlatmıştım. Oradaki bayan memura baskı yapıyorlar. Bayan memur “Biz bunu yapamayız” diye bağırıyor en sonunda. Polisler de ona bağırıyor, o da ona bağırıyor. Orada böyle bir tartışma oluyor. Şahitleri var. Bayan memur neye “yapamayız” diyor? Demek ki ondan gayrimeşru bir şey istiyorlar. “Kan al ve kanın birazını bize ver.” O da “Hayır, böyle bir şey olamaz. Ben kan örneğini veremem.” diyor. Sen bunu götürürsün, bir yere dökersin, “İşte bu adamın kanı, demek ki bu işi bunlar yapmış” diyebilirsin. Bu yasaktır, ben size kan örneği veremem. Orada dediklerini yaptıramayınca bizim evin orada bir Adli Tıp var, uyduruktan bir şey. Oraya gelip kanı orada alıyorlar. O şekilde hallettiler. Götürüp arabadaki koltuk başlığına sürdüler. İşte bu kan aynı, demek ki bu olay bu arabayla yapılmış, dediler. Kan da yalan kırık da yalan.  

‘Şüpheli Bir Durum’ 

Bilirkişi raporu “Bu görüntülere bakarak ‘Bunlar bunlardır’ denilemez.” Şeklinde çıktığında anında bırakılması lazım. Şahsın kendisi ilk ifadesinde ne demişti: Bunlar değil, demişti. O zaman bırakılması lazımdı, bırakılmadı. Bilirkişi raporu çıktı, yine bırakılmıyor. İşte ben o filmin yalan olduğunu, kırıkların da olmadığını gösterdim. Şimdi burada şüpheli bir durum var. Acaba bu şahıs kendi kendini mi kaçırttı? Kırık yok. Kaçıranlar böyle mi yapar? Hiçbir tarafında bir şey yok. Kaçıran böyle mi yapar? Bu arkadaşlarımız orada yattıkça sevap kazanıyor. Onları yatıranlar da her saniye günah sahibi olmaya devam ediyorlar.”