Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Habertürk TV’de Kübra Par’ın Açık ve Net programında Habertürk yazarı Ahmet Kıvanç ve gazeteci Mehmet Acet’in sorularını yanıtlıyor…
Ergun Bey’in açıklamalarını takip ediyorum. TÜRK-İŞ’in değerlendirmesini dikkatle okudum. Sendikaların ‘çok iyi oldu, çok mutluyuz’ diyebilmelerini beklemek çok kolay diyebilir. Zaman zaman söyleyebilirler. TÜRK-İŞ daha önce açlık sınırını 7 bin 785 lira olarak açıklamıştı. Rahmetli Kemal Tahir’in ‘yürür gezer yalanlar’ tabiri var. Sendikaların bu tür şeyleri, onların kendi taleplerini güçlendirmek olarak kabul edilebilir ama gerçeklik algısını tahrip eder. Bilimsel olmayan tespitler üzerine yapılmış çalışma. Kendi yüzlerine de söyledim bunları, onun için rahatlıkla söylüyorum. Onlara ‘yaptığınız bu açıklamaların sizi bağlaması lazım’ diyorum. Yoksulluk sınırı 25 bin lira olarak belirlemişler. “Sendika çalışanlarınızda kaç kişi var 25 bin bin lira?”, bunu soruyorum kendilerine. Koca konfederasyonda bir kişi yok. Bu konfederasyonlara sendikalara yoksulluk sınırının altında ücretlerinizi belirlerken “sendikal kimliğinizle kendi pozisyonunuzu düşünüyor musunuz?” diye sormuyorum; şimdi sormuş oldum. Bu tabii çok ciddi sorun. Demek ki orada problem var. Onlar taleplerini güçlendirmek için böyle şeyler yapabiliyorlar. Ama kamuoyunun bunu böyle algılaması oldukça sorunlu oluyor. Kendi pozisyonlarını güçlendirmek için yaptıkları açıklamalar sorunu güçleştiriyor. Sadece TÜRK-İŞ’in değil birçok kurumun yaptığı bu tür çalışmaları bilimsel bulmuyorum. Bu gerçekliği tahrip ediyor.
“8 BİN LİRANIN ÜZERİNDE VERİRSENİZ ZOR DURUMA DÜŞÜREZ DEDİLER”
TÜİK’in büyüme, enflasyon başta olmak üzere itiraz ediyorlar. ‘TÜİK neden yoksulluk sınırı araştırması yapmıyor’ sorusu saçma. Çok basit, sendikalar bağlansınlar açıklasınlar, ‘bizim kurumumuzda yoksulluk sınırının üstünde şu kadar arkadaşa para veriyoruz’ diye. Bir eğilimi tespit etmek için yaptığınız anket t1 zamanına ait bilgi verir, başka bir şey söylemez. Arkadaşlarımızın yaptığı çalışmada; sokaktaki insanın beklentisiyle, işçilerin meseleye bakışı farklılaşıyor. Fabrikada araştırma yaptırdık. İşçiler üç büyük şehirde, Ankara, İstanbul, İzmir’de 8 binin üzerinde istediler. Türkiye ortalaması daha düşüktü. Anadolu’nun muhtelif illerinde 7 bin 600 küsur istediler. Üç büyük şehirdeki örneklemi dikkate alarak baktığımızda talep edilen rakam 8 bin lira civarındaydı. Biz sadece onunla sınırlandırmadık. Sendikalarımızla tek tek görüştük. Sendika başkanlarının taleplerini aldım. Bana gelen en önemli şey; Türkiye’de sendikacılığın bir anlamda eleştirmesi gerektiğinden bahsedeceğim. ‘Siz 8 bin liranın ne kadar üzerinde asgari ücret verirseniz, o kadar zor durumda kalırız’ dediler. ‘Neden’ dedim, ‘Bizim toplu sözleşmelerde aldığımız ücreti aşmanızı istemiyoruz, toplu sözleşmeyi etkiler’ dediler. Sendikalarımızın daha pazarlıkçı, aktif, netice alıcı söyleme sahip olmalarını ifade etmek için söylüyorum. Konfederasyonlara da sesleniyorum burada; Türkiye’de en yüksek toplu sözleşme yaptıkları yerde 10 bin liranın üzerinde kaç işyerinde sözleşme yaptılar? Bahsettiğiniz ücretler toplu sözleşmelerinizde var mı? Talep ettikleri asgari ücretle, yaptıkları toplu sözleşme ücretleri arasında böyle bir fark olmaz!
“İŞÇİLERİMİZİN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU ASGARİ ÜCRETTEN MEMNUN”
Enflasyonu bir tarafa bırakalım, bu talepte bulunan arkadaşlarımız, sendikacılarımız çok kıymetli iş yapıyorlar. Asgari ücret talep ederken kendilerinin yaptıkları toplu sözleşme asgari ücret sözleşmesi değil. Türkiye’deki açlık sınırı, yoksulluk sınırı gibi tartışmalar büyük çoğunluğu bilim dışıdır. Bilimsel araştırma mantığına dayanmamaktadır. Ankara’da 15 marketten alınan fiyatla, Türkiye’nin açlık sınırı algısını yönetmek nasıl bir sorumsuzluktur? Bunu şiddetle reddediyorum. Bizim belirlediğimiz asgari ücret büyük işçilerin büyük çoğunluğu tarafından makul bulunmuş, değerli bulunmuştur. Bir matbaada dergi çıkaran arkadaşlarımız beni aradı ve telefona bağladı, arkadaşlarımız alkışlarla karşıladı. Bugünkü şartlarda verilebilecek asgari ücrettir. Şimdi enflasyon kur sabitlenmiş durumda. Enerji fiyatlarında yükseliş yok, hatta bir miktar düşüş var. Asgari ücretin yükselmesinin bütün fiyatlara yansıyacağını söylemek mümkün değilde. Bu artış enflasyonu sınırlı derecede etkiler.
“İHTİYAÇ OLURSA GEÇEN SENE GİBİ ARA ZAM YAPILABİLİR”
Asgari ücret yüksek belirlendikçe, reel olarak yukarıdaki ücretlerde yüzde 100 artmıyor ama yüzde 60 artıyor. yüzde 70, yüzde 80 artıyor. Aşağıdan yukarıya artıyor. Nitelikli emekte bu artış daha yüksek. Daha düşük usta, işçi asgari ücretin bir kademe üzerinde yer alıyorlar. Türkiye’de enflasyon dizginlenirse asgari ücret reel artışlara tekabül edecek şekilde sürdürülürse ücretlilerin milli gelirden aldığı payı yukarıya tırmandırır. Enflasyon kontrol altına alındı. Bir an önce önümüzdeki yıl sonunda yüzde 20’lere düşeceğini tahmin ediyoruz. Mayıs/Haziran’da yüzde 35-40 düşmesini bekliyoruz. Bizim emekçileri koruyan ücret politikasını, toplu sözleşmelerinin üzerinde asgari ücret belirliyoruz. Burada sayın Cumhurbaşkanımızın desteği var. Asgari ücretlerin üzerindekini de koruyacak politika izliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız ‘Önümüzdeki yıl sonunda yüzde 20’leri göreceğiz, endişe etmeyin’ dedi. 1 yıl önce savaş, pandemi olacağını biliyor muyduk? Olağanüstü şeyler olmazsa bizi yıl sonuna kadar götürecek asgari ücret belirledik. Olağanüstü şartlarda yeniden müdahale ederiz, geçen sene nasıl Temmuz ayında müdahale ettiğimiz gibi. İhtiyaç olursa geçen sene gibi zam yapılabilir.
“TÜRKİYE’NİN MODELİ İHRACATA DAYALI BİR EKONOMİDİR”
Kalkınma büyümenin arkasından gelir. Büyümeyi sürdürmek lazım. Büyümeyi süreklileştirmenin kaynakları nelerdir? Türkiye hep yüksek faiz, enflasyon, devalüasyon sarmalı içerisindeydi. IMF’ye müracat edilmiş, kredi alınmıştır, bu sarmal devam etmiştir. Türkiye’nin gerçekliğine ters düşen varsayım; Türkiye borçlanmasız, cari açıksız büyüyemez yaklaşımıdır. Bunları değiştirmek üzere Türkiye yeni politika belirlemiştir. Öyle bilinmeyen bir politika değildir. İhracata dayalı bir ekonomi politikasıdır. Türk parasını aşırı değerli tutarsanız Türkiye’yi ithalat cenneti haline getirirsiniz. Türkiye’nin ortalama enerji açığı nedir son 10 yıldır, 45-50 milyar arasındadır. Bu sene yıl sonu itibariyle 100 küsur milyar. Türkiye’nin stratejisi enflasyona rağmen büyüme. Tasarruf cebimize koyduğumuz para değildir; yatırıma dönüşendir.
“KÜÇÜK İŞLETMELERDE AZ ORANLARDA İŞTEN ÇIKARMALAR OLABİLİYOR”
Her asgari ücret artışı döneminde bizim daha yukarıdaki belirleme arzumuzun önündeki temel engel bu. Farklı düzeyde işletmelerde gerçekleştirdiğimiz araştırmalarla ilgili bu. Küçük, orta boy ve büyük işletmeleri ayrı tutarak araştırma yaptık. En büyük endişe, küçük ve orta ölçekli işletmelerde işten çıkarma korkusu. Çalışanlarda bu endişe çok yüksek. Bu endişe var işçilerde. İşverenlerde de var. Diyorlar ki, ‘çok yüksek asgari ücret olursa 20 kişi çalıştırıyorum, 2 kişi işten çıkartabilirim’ diyenler var. Sonra rakamları inceledik. Bu birçok faktöre bağlı. Büyüme, üretim artışları, ihracat sürüyorsa işletmeler, büyük işletmelerde daha az, küçük orta işletmelerde daha fazla oranlarda artarak bir istihdamı durdurma, küçük işletmelerde çok az işten çıkarma oluyor. Ama bir süre sonra üretim artıyor.
“MEMUR MAAŞLARINA ENFLASYON ÜZERİNDE ARTIŞ YAPACAĞIZ”
Bizim memur maaşlarıyla ilgili imzaladığımız madde var. Enflasyon farkını toplu sözleşmelerde veriyoruz. Bu sene de enflasyon üzerinde artış vereceğiz. Onu şimdi açıklamayayım. Son ay enflasyonu hesaplandıktan sonra belirleniyor. Aralık ayı enflasyonu açıklandıktan sonra Ocak ayında belli olacak. Aralık ayında enflasyon düşüşü devam edecek. Biz tüm bunları değerlendirerek alım gücünü destekleyecek oranda karar vereceğiz. Bitmemiş tamamlanmamış çalışmayı önceden açıklamak doğru olmaz. Biz ücret artışların dışında memur ve çalışanlarımızın ücretlerine çok önemli katkı yaptık. Ücret düzeyinde alınan vergileri vergi dışı bıraktık. Bu tüm ücretlere yansıdı. Şimdi bir başka şey daha yapılıyor.
“MALİYE BAKANLIĞI VERGİ DİLİMLERİ İÇİN ÇALIŞMA YAPIYOR”
Maliye Bakanımızla talepleri birlikte değerlendirdik. Vergide dilimleri için çalışma yapılıyor.. Maliye Bakanımız bunu açıkladığı zaman çok önemli etkisi olacak. Kamu çalışanların ücretlerini çok rahatlatacak. ‘Ocak ayında aldığımız maaşı neden Temmuz’da alamıyoruz’ eleştirileri ortadan kalkacak.
“BAĞKUR EMEKLİLERİMİZİN DE MAAŞINA DÜZENLEME YAPILACAK”
En alt düzeyde ücret alan emekliler var. Çok düşük kaldı. Açıklandığı gün fena değildi, enflasyon şartları içinde az kaldı. Bunlar kim? Prim gün sayılarını tamamlamamışlar, daha çok Bağkur’lular. Devlet ‘bu insanlarımıza borçlanma imkanı getirelim’ demişler. Prim borçlarını bağladıkları emekli maaşından ödenmiş. Bir sosyal destek bu. Bunların sayısı 500 bin civarında. Bunları da biz nasıl sosyal devlet ücretsiz, gelirsiz kimseyi bırakmaz diye bir düzenleme yaptıysa, bunlar da yeniden ele alınarak düzenlenecek.
“EN DÜŞÜK EMEKLİ MAAŞINA ZAM ORANLAR ÇIKINCA BELLİ OLACAK”
En düşük emekli maaşı ne olabilir sorusunu, bütün bu zamlar, oranlar belirlendikten sonra ortaya çıkacak. Emekli maaşları primle ilişkilidir. Kimse prim ödemesin diye muhalefet söylüyor. Bu bağlantıyı ortadan kaldıran bir şey. Biz prim ödeyerek emekli maaşı alıyoruz. Asgari ücretle bunu birbirine karıştırmamak lazım. Prim ödemese de emekli maaşı verelim mantığı sürdürülebilir değil.