Rant alanları yaratıp inşaata açıyorlar. Müteahhitlere “Buyur” diyorlar. Yaptığı işe imzayı basıyorlar. Pastadan büyük parçayı alıyorlar. Yalnız bir gün yanlarında olacakları yurttaşı enkazda bırakıyorlar. Sonra da “Kader” diye kafa sallıyorlar.
Önümde bir mektup duruyor. Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan 2 Mart 2021’de yazmış. Cumhurbaşkanı ve AFAD dahil birçok kuruma göndermiş. Mektubun başlığı şöyle: Kahramanmaraş’ın Depremselliği. Mektubun ekinde bir de bilimsel rapor var.
Maraş’taki yüksek deprem riskini tanımlıyor: “Maraş, doğrudan diri fay hatları veya zonları üzerine oturmaktadır.” Devlete net bir uyarıda da bulunuyor: “Kahramanmaraş ilimizin deprem zararlarından etkilenmesinin önlenmesi amacıyla bir dizi çalışmayı acilen başlatmak gerekli.”
ERKEN DEPREM UYARISI
Maraş’taki depremden iki sene önce yazılan mektupta, yıkılan binaların durumu önceden tanımlanmış: “Kahramanmaraş’ta birçok yerleşim alanı, zayıf mühendislik özelliklerine sahip zemin birimleri üzerine oturuyor.”
Mektup, “kentin gelişim ve yerleşim stratejilerinin yeniden belirlenmesi” önerisinde bulunuyor. Buna göre Maraş’ta, diri fay hatlarının haritasına göre şehir yeniden planlanmalı. Mevcut binalar gözden geçirilerek kentsel dönüşüm çalışması yapılmalı. Maraş’ta deprem planı hazırlanmalı.
Mektupta, Meclis’e de öneride bulunulmuş. “Yurttaşların can ve mal güvenliklerinin sağlanması”, “faydaki alanlar için yapı sınırlaması getirilmesi” için “fay yasası” teklif edilmiş. Jeoloji mühendisleri, elini taşın altına koyarak “Destek vermeye hazırız” diye bitirmiş.
PAZARCIK DA SÖYLENMİŞ
Mektubun ekindeki rapor ise bugünü daha net anlatıyor. Maraş’ta depremler tarihine yer veriliyor, Maraş’ı tehdit eden fay hatları haritada gösteriliyor. 6 Şubat’tan iki sene önce, neyle karşı karşıya olduğumuz söyleniyor:
“Tarihsel deprem kayıtları, olasılıkla Kahramanmaraş içerisinden, geçmişte yüzey faylanması oluştuğunu göstermektedir. Bu nedenle, Kahramanmaraş, olabilecek büyük bir depremde de yüzey faylanması tehlikesi altındadır. (…) Kahramanmaraş’ın 6.5’ten büyük depremde hem depremin yaratacağı şiddetli sarsıntı hem de yüzey faylanması tehlikesi nedeniyle hasar alması beklenmektedir. Bu durumda en akıllıca yaklaşım, yapıların deprem sarsıntısını karşılayacak biçimde kurallara uygun hale getirilmesidir.”
O kadar ki…
7.7’lik depremin merkez üssü Pazarcık’tı. İki yıl önce yazılan rapor tam da burayı işaret etmiş:
“Doğu Anadolu Fayı’nın Pazarcık ya da Türkoğlu segmenti, 1513 yılından bu yana yıkıcı deprem üretmemiş, 7.4 büyüklüğüne varacak bir deprem üretme kapasitesine sahip bir faydır.”
FAY BEKLERKEN ‘TÜRK YASASI’
Buna rağmen ne mi oldu?
Jeoloji Mühendisleri Odası ile konuştum. Kimse uyarılarına kulak asmamış. “Üstümüze düşeni yaparız” dedikleri halde kimse göreve de çağırmamış. Olası deprem, yeri ve büyüklüğü bile iki sene öncesinden öngörülürken hiçbir şey yapmadan beklenmiş. Yetmemiş, “İmara açılmasın” denilen yerlere yeni binalar yapılmış.
Dahası var…
Başında Türk kelimesi olan TMMOB’nin jeoloji mühendisleri, hükümete bu işleri hızlandıracak “fay yasası” önermişti ya… “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu” olması nedeniyle, kanunla “Türk” adını alan TMMOB’nin isminden, hükümet rahatsız oldu. Erdoğan talimat verdi. Depremden 3.5 ay önce, 27 Ekim’de adalet bakanı, TMMOB’den Türk adının çıkarılması için yasal çalışma yaptıklarını açıkladı. “Fay yasası” bekleyen, görevi gereği hükümetin yanlış uygulamalarını eleştiren TMMOB, “Türk yasası” ile karşı karşıya kaldı. Türk yurttaşlarının enkaza gömülüşünü izlerken karşı söz söyleyeni Türklükten çıkarmak, müteahhit sınıfının partisinin doğasına uygun bir seçimdi.
Kılıçlarının ucundaki kadersizlere boyun eğdirmek için, kaderin adını kullanıyorlar. İnsan kendi yazgısını kendi yazdığı gün, mezarlıklar sadece zamanı gelmiş ölümlerin mekânı olacak.