09.19.2024

Hamas, “Neden Aksa Tufanı?” başlıklı bir bildiri yayınladı

İslami Cihad Hareketi Hamas, 7 Ekim Aksa Tufanı operasyonunun neden gerçekleştiğini anlatan “Neden Aksa Tufanı?” başlıklı bir bildiri yayınladı.

Arapça ve İngilizce olarak yayınlanan bildiriden öne çıkanlar ise şöyle:

”Bu bizim hikayemiz, neden Aksa Tufanı gerçekleşti?

Halkımızın Birleşmiş Milletler ve onun aciz kurumları üzerinde beklemeye ve bahis oynamaya devam etmesi mi gerekiyordu?

Aksa Tufanı, Filistin davasını tasfiye etme planlarına karşı koymak için gerekli bir adım ve doğal bir tepkiydi.

Aksa Tufanı, İsrail’in bölgeyi kontrol etme, Yahudileştirme ve Mescid-i Aksa üzerindeki egemenliği çözme planlarına karşı çıkmak içindi.

Aksa Tufanı, Gazze Şeridi’ndeki haksız ablukanın sona ermesi için gerekli ve işgalden kurtulma çerçevesinde atılan doğal bir adımdı.

Aksa Tufanı, diğer dünya halkları gibi bağımsızlığa, özgürlüğe ve kendi kaderini tayin hakkına ulaşmanın doğal bir adımıydı.

Aksa Tufanı, başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasına yönelik doğal bir adımdı.

Aksa Tufanı Operasyonu, 7 Ekim’de İsrail askeri bölgelerini hedef aldı ve tutuklularımızı serbest bırakmak için düşman askerleri ve savaşçılarını yakalamaya çalıştı.

Operasyon, İsrail’in Gazze Askeri Tümeni’ne ve Gazze Şeridi’ni çevreleyen yerleşimlerdeki İsrail mevzilerine odaklandı.

Sivilleri, özellikle de kadınları, çocukları ve yaşlıları hedef almaktan kaçınmak, Hamas’ın evlatlarının yetiştirildiği dini ve ahlaki bir yükümlülüktür.

Direnişimiz hak İslam dinimizin kontrol ve talimatlarıyla disipline ediliyor ve askeri kanadı işgal askerlerini ve halkımıza karşı silah taşıyanları hedef alıyor. Hassas silahlara sahip olmasak da sivillerden uzak durmaya çalışıyoruz ve eğer böyle bir şey olursa, bu kasıtsız olacaktır.

Gazze Şeridi’nde esir alınan sivillerle olumlu bir şekilde ilgilendik ve ilk günden itibaren onları mümkün olan en kısa sürede serbest bırakmaya çalıştık.

İşgalin, 7 Ekim saldırısında Kassam’ın İsrailli sivilleri hedef almasıyla ilgili yaptığı propaganda tamamen iftira ve yalandır.

Kassam savaşçıları sivilleri hedef almıyordu aksine birçoğu İsrail polisi ve ordu güçleri tarafından içlerindeki kafa karışıklığı nedeniyle öldürüldü.

İsrail kaynaklarının da kabul ettiği gibi 40 bebeğin öldürüldüğü iddiasının yalan olduğu kesin olarak kanıtlandı. Direniş savaşçılarının İsrailli kadınlara tecavüz ettiği iddiasının yanlış olduğu da kanıtlandı ve bunu kesin olarak reddetti.

7 Ekim’de yakalanan çok sayıda İsrailli, İsrail saldırıları nedeniyle öldü. Bombalama ve imha operasyonları işgalin tutukluların hayatlarına kayıtsız kaldığını ve onları kurban vermeye istekli olduğunu gösteriyor.

7 Ekim’de direnişle çatışan çok sayıda silahlı yerleşimcilerden öldürülenler işgal tarafından sivil olarak kaydedildi.

Adaletli soruşturmalar hikayemizi ve işgal iddialarının yalanlarını doğrulayacaktır.

Başta ABD, Almanya, Kanada ve İngiltere olmak üzere büyük ülkeleri, Filistin’deki suçların soruşturulması yoluna desteklerini açıklamaya çağırıyoruz.

Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni, tüm suçları ve ihlalleri soruşturmak üzere acilen ve derhal işgal altındaki Filistin’e gelmeye çağırıyoruz.

7 Ekim olayları daha geniş bir bağlama oturtulmalı ve çağdaş tarihteki dünyadaki kurtuluş mücadelesi örneklerini hatırlatmalıdır.

Bu ülkeler sorunun ve krizin kökeninin işgalin varlığı ve halkımızın özgür yaşama hakkına el konulması olduğunu kabul etmek istemiyorlar.

Hamas hareketi, işgale direnme meşruiyetini halkının kendini savunma hakkından alan, meşru hedefleri olan bir ulusal kurtuluş hareketidir.

Silahlı direniş de dahil olmak üzere işgale karşı her türlü yolla direnmek, yasalar ve dinler tarafından güvence altına alınan ve uluslararası yasalarla da onaylanan meşru bir haktır.

İsrail’in saldırılarına derhal son verilmesi, işgalin işlediği suçların ve soykırımların sona ermesi ve ablukanın sona ermesi çağrısında bulunuyoruz.

İsrail işgalinin, işgalleri ve bundan kaynaklanan tüm acılar, mağdurlar ve kayıplar nedeniyle yasal olarak cezalandırılması çağrısında bulunuyoruz.

Özgür dünya ülkelerini, özellikle de Küresel Güney ülkelerini, işgali destekleyen güçlerin çifte standartlarına karşı ciddi bir duruş sergilemeye çağırıyoruz.

Büyük güçler, Siyonist yapıya koruma sağlamayı bırakmalı ve dünya ülkelerini sorumluluklarını üstlenmeye çağırıyoruz.

Gazze Şeridi’nin geleceğini işgalin standartlarına uygun bir şekilde belirlemeyi ve devamını sağlamayı amaçlayan her türlü uluslararası ve İsrail projesinin reddedilmesi çağrısında bulunuyoruz.

Halk baskısını sürdürme, normalleşmeyi reddeden hareketleri harekete geçirme ve İsrail mallarını ve işgali destekleyen şirketleri boykot etme çağrısında bulunuyoruz.

İşgalcileri Gazze Şeridi’nden çekilmeye zorlamak için ciddi çaba gösterilmesi çağrısında bulunuyoruz.

Filistin halkının Sina’ya, Ürdün’e veya başka bir yere gönderilmesini reddediyor, yerinden edilenlerin evlerine dönmesini talep ediyoruz.

İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki evleri, hastaneleri, okulları, camileri, kiliseleri ve altyapıyı tahrip etmesinden dolayı yargılanmasını talep ediyoruz.

Filistin halkı kendi geleceğine karar verme, kendi içini kendi kararıyla düzenleme yetenek ve becerisine sahiptir, hiç kimse onlara vesayet dayatamaz.”