05.15.2024

Hukuk, guguk meselesi

Cumhurbaşkanlığı sistemi adı verilen ucube sistem yüzünden Yargıtay’a seçilen üyelerin partili kimlikleri de hukukçu kimliklerinin önüne geçti. Ve şimdi bu şekilde seçilmiş bir YSK’dan, “seçimleri dürüst, eşit ve adil şekilde yönetmesini” bekleyeceğiz

Mayıs ayında Türkiye’yi 5 yıl süreyle yönetecek TBMM’yi ve Cumhurbaşkanı’nı seçeceğiz.

Memleketimizde 1950 yılından beri seçimler hâkim gözetiminde yapılıyor.

Bu işin en tepesinde de Yüksek Seçim Kurulu var.

YSK, kararlarına bir başka mercide itiraz söz konusu değil. Kararları kesin.

YSK Başkanı Muharrem Akkaya’nın da aralarında olduğu beş YSK üyesinin görev süresi önceki gün doldu.

Beş yeni üyenin 2’si Danıştay tarafından seçildi.

Yargıtay’ın seçmesi gereken 3 üyeden biri seçildi, diğer ikisi benim bu yazıyı yazdığım saate kadar seçilebilmiş değildi.

Bunun nedeni AKP – MHP koalisyonu içindeki anlaşmazlık.

DW Türkçe’de Alican Uludağ’ın yazdığına göre seçimlerin kilitlenmesinin nedeni “muhafazakâr” ve “milliyetçi” yüksek yargıçların kendi aralarında anlaşamamış olmalarıymış.

Gördüğünüz gibi memleketimizin yüksek yargı organı olan Yargıtay üyeleri, kendi aralarında “muhafazakârlar, milliyetçiler, sosyal demokratlar” filan diye bölünmüşler.

Milliyetçiler de kendi aralarında ayrılıyorlar; İyi Partili, MHP’li diyerek.

Muhafazakârlar da elbette yekpare bir bütün değil; Millî Görüşçüler de var, İskenderpaşa Cemaati’nin Hak Yolcuları da AKP’liler de.

Bilmiyorum bu bir tek bana mı garip geliyor?

Yargıtay dediğimiz kurum, biz vatandaşların haklarımızı ararken ya da korumaya çalışırken mahkemelerden kaynaklanabilecek hatalı kararları düzeltecek kurum.

En üst temyiz mercii. Kararları, aynı zamanda mahkemelerin kanunları nasıl yorumlayacaklarına da ışık tutuyor.

Ve normal olarak böyle bir kurumda görev alan yargıçların, hukukun temel kural ve kavramlarını iyice özümsemiş, kanunlara ve hukuk doktrinindeki tartışmalara vâkıf, deyim yerindeyse “bilge hukukçular” olmalarını beklemeliyiz.

Ama görüyoruz ki kendi aralarında bile particilik, tarikat bağlılığı gibi üst düzey bir hukukçuya yakışmayacak bir bölünme içindeler.

Cumhurbaşkanlığı sistemi adı verilen ucube sistem yüzünden Yargıtay’a seçilen üyelerin partili kimlikleri de hukukçu kimliklerinin önüne geçti.

Ve şimdi bu şekilde seçilmiş bir YSK’dan, “seçimleri dürüst, eşit ve adil şekilde yönetmesini” bekleyeceğiz.

Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi “hukuk farklı bir şey. Ama bunun yanında guguk, o da farklı bir şey.”

Bu tabloya bakınca ne düşünürsünüz: YSK, seçimleri hukukla mı yönetir, guguk ile mi?