11.14.2024

Johari Penceresi İle Kendinizi Daha Yakından Tanıyın!

Birkaç dakikalığına kendinizden uzaklaşıp belirli bir mesafeden nasıl göründüğünüzü inceleme fırsatınız olduğunu düşünelim. Saç biçimi, ten rengi ya da boy uzunluğu gibi temel fiziksel özelliklerin ardından davranışlarınızı inceleme fırsatınız olsa, kendinizi nasıl değerlendirirdiniz?

Size sorulduğunda kendinizle ilgili verdiğiniz cevaplarla, arkadaşınıza ya da yakınlarınıza sorulduğunuzda sizinle ilgili verdikleri cevaplar aynı mı? Ya da sizi tanımlamak için elde edilen bu cevapların ne kadarı birbiriyle eşleşirdi? Kendinizi başkalarına ifade etme başarınızla ilgili olan bu soruların cevabını sunan Johari Penceresi, kendini tanıyarak iletişim becerileri geliştirme araçlarından biridir.

Bu modeli 1955 yılında Amerikalı psikologlar Joseph Luft ve Harry Ingham geliştirdiler. Fikir, California Üniversitesi’ndeki grup dinamiklerinin sonucu olarak türetildi ve daha sonra Joseph Luft tarafından geliştirildi.
‘Johari’ adı, iki psikoloğun isimlerinin birleşmesinden geldi.

Johari Penceresi modeli 1955’te psikologlar Joseph Luft ve Harrington Ingham tarafından kendini keşfetme yöntemi olarak geliştirildi. Luft ve Ingham, ilk adlarının bir kombinasyonunu kullanarak modellerini “Johari” olarak adlandırdılar.

Bu noktada aklınıza şu gibi bir düşüncenin gelmesi olasıdır. “Başkalarının benimle ilgili ne düşündüğü, beni ilgilendirmez? Bu onların sorunu, değil mi? Başkalarına göre hayatımı yaşayacak değilim, onların fikirlerini dikkate almalı mıyım?”.

Elbette kişinin kendini bilmesi ve başkalarının fikirlerinden gerekmediği sürece etkilenmemesi önemlidir. Ancak burada tekniğin bize sunduğu fırsat şudur. Kendini tanı ve başkalarının oyuncağı olma. Pencerelerin ne anlama geldiğini görünce, tekniğin sağladığı katkılara hak vereceksiniz.

Johari Penceresi Nedir?

Pencere, 4 alternatif sergilerken 2 temel değişken üzerinde durur: 1: Kendinle ilgili ne kadar bilgi sahibisin? 2: Başkaları seninle ilgili ne kadar bilgi sahibi? Penceredeki bölgelerin tanımları aşağıda verilmiştir.

Açık alan: Kendimizi en iyi ifade ettiğimiz yer burasıdır. Başkalarının bizimle ilgili düşünceleriyle bizim kendimize dair fikirlerimizin örtüştüğü alandır. Yani şeffaf bir şekilde iletişim kurduğumuz bölgeyi temsil etmektedir. Bu alanı genişletmek için en önemli tavsiye geribildirim almaktır.

Gizli alan: Kendimize sakladığımız ve diğerleriyle paylaşmadığımız alandır. Bu alanı büyütmek için etkin iletişim becerilerine odaklanmak faydalı olabilir.

Bilinmeyen alan: Aslında var olan ancak ne kendimizin ne de başkalarının bilmediği bu alan, bilinçaltı gibi gizemli ve karmaşık bir alandır. Bu alanda ne var ya da ne yok onu bile bilemiyoruz. Dolayısıyla, kişisel keşif maceralarına bu alanı tanımak için başlanmaktadır.

Kör alan: Bu tekniği öğrenmenin size olan katkısı, en çok bu alanla ilgilidir. Bir eksikliğiniz var ancak siz bunun farkında değilsiniz. Bunun anlamı şudur; başkaları sizi bilmediğiniz bu yönünüzle etkileyerek kendi istediği şekilde manipüle edebilir. Bir inanç, bir tutum ya da bir davranış konusunda saplantılıysanız, kolaylıkla hassas noktalarınızdan vurulabilirsiniz demektir.

Diyelim ki Lale bir firmada bir iş buldu. Bu durumda iş arkadaşları onun hakkında çok az bilgi sahibidir. Bu durumda bilinmeyen ve saklı alanlar daha büyük ve açık alan daha küçük olur. Diğerleri onun hakkında pek bir şey bilmediği için kör nokta da daha küçük olur.

Lale, boş zamanının çoğunu ofiste en sevdiği eğlence olan çizim yaparak geçirdi. İş arkadaşları onu utangaç ve içe kapanık olarak kabul etti. Sonuçta artık onun hakkında bir fikirleri var. Sonrasında Lale daha konuşkan olmaya ve diğer iş arkadaşlarıyla daha fazla etkileşim kurmaya çalıştı.

Bu onun açık alanını artırmasına ve böylece gizli ve bilinmeyen alanları küçültmesine yardımcı oldu. Bu örneği vermemizin nedeni her bir alanın ne biçimde boyutlarının belirlendiğini anlamanızdır.

Tekniğin amacı, sizi zor durumda bırakabilecek zayıflıklarınızı fark ederek, eksiklerinizi gidermeniz ve etkin iletişim ile gruba uyum davranışlarınızı geliştirmenizdir. Yani “kendini bilen, evreni bilir” sözündeki gibi kendinizi başkalarının algıladığı şekilde ele alıp incelerseniz, farkındalığınızı artırarak davranışlarınızın dışarıdan nasıl yorumlanacağını da görebilirsiniz.

Böylece yanlış anlaşılmalar azalacağı gibi, kendinizi iyi ifade ettiğiniz için iletişim kurbanı da olmayacaksınız. İş hayatında özellikle takım çalışması yapabilmek için gruba uyum ve etkin iletişim gibi becerilerin çok arzulandığı bu günlerde, kendi huzurunuz için sınırlarınızı kontrol altında tutmanız oldukça yerinde olacaktır.

Yani, pencereden bakıldığında manzaranın ne kadarının görüneceğine siz karar vermelisiniz. Unutmayın, kendinizi ve iletişim biçiminizi yönetmeniz başkalarını ve hayatınızı da yönetmeniz anlamına geldiğinden önemli bir liderlik becerisi olarak görülmektedir! Sürekli bir iş tamamlamaya ya da bir şey yetiştirmeye çalışırken, kendinize de vakit ayırmanız dileğiyle….

Kaynak: Fatma İnce /matematiksel.org