İslamofobi kavram olarak yeni üretilmiş olsa da tarihsel arka planda yapılan başka çalışmalar ve faaliyetler bu minvalde yapılan girişimlerin yeni olmadığını göstermektedir. 1600’lü yıllardan beri oryantalizm olarak tanımlanan faaliyetler bunların başında gelir. İslamofobi ise bu çerçevede günümüzde üretilen yeni bir kavramdır. Uzun zamandır gündemde olan İslamofobi yalnız Batıda üretilen ve tartışılan bir konu değildir. Türkiye’de İslamofobi, Osmanlıdaki Batılılaşma çabalarıyla başlayarak günümüze kadar süregelmiştir.
Türkiye, özellikle Cumhuriyetin kuruluşu ile radikal bir Batı modernizmine maruz kalmıştır. Bunun gerekliliği olarak toplum geleneklerinden koparılmış ve İslam değerleri aşağılanarak yok edilmeye çalışılmıştır. Yok edilmek istenen kavramlar yerine de Batılı, modern ve laik sisteme geçilmeye çalışılmıştır. Bunu yaparken Cumhuriyetçi Kemalist elitler merkeze alınmış ve toplumun muhafazakâr kesimi ise dışarıda bırakılmıştır. Bu kesimi dışarıda bırakmak için de yeni sistemin kurucuları medya araçları aracılığı ile İslamofobi söylemlerini kullanmış ve toplumun bir kısmı ötekileştirilmiştir.
Tarama araştırma deseninde yapılan bu çalışma ise Türkiye’de Kemalist ideolojinin savunulduğu medya ve yayın organlarının nasıl ve ne tür İslamofobi söylemler ürettiklerini ve bu söylemler sonucunda nereye ulaşmak istediklerini ortaya koymak adına önemlidir. Yine bu çalışma ile Türk medyasında İslamofobik içerikler için nasıl söylemler üretilmiştir? ve Türk medyasında İslamofobi ile ne hedeflenmektedir? sorularına da yanıt aranmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda yapılan çalışmada “Cumhuriyet, BirGün, Sözcü, Yurt, Oda TV, Diken, TV 24, Gerçek Gündem, Sol Haber” gibi yayın kuruluşlarının 01.01.2018-06.08.2018 tarihleri arasında ki yayınları incelenmiştir. Elde edilen 175 haber ve görsel Türk medyasında İslamofobik söylemlerin ve bahsettiğimiz hedeflerin varlığını ortaya koyması açısından büyük önem taşımaktadır. Yine belirtilen tarihler arasında elde edilen bulgular ile Cumhuriyet elitlerinin medya araçları ile yapmaya çalıştığı dönüşüm gayretlerinin güncelliğini koruduğu ve toplumun belirli bir kesiminin ötekileştirilmeye çalışıldığı belirlenmiştir.
İSLAMOFOBİNİN TANIMI VE ORTAYA ÇIKIŞI
İslamofobi, “İslam korkusu” anlamına gelmekte ve terim olarak İslam’dan ve Müslümanlardan korkma, çekinme tutumunu ifade eder. Georgetown Üniversitesi’nden İslam araştırmaları uzmanı Prof. John L. Esposito ise Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan bir röportajında İslamofobiyi şöyle tanımlamıştır; “Kanaatimce temel anlamda İslamofobi, Müslümanların din hürriyetini, sivil özgürlüklerini ve insan haklarını ihlal eden ve sıklıkla da ayrımcılığa, önyargılara ve nefret suçlarına ya yol açan, ya da bunların oluşmasını tahrik eden söz ve eylemlerdir.” Kavrama etimolojik olarak baktığımızda ise Fobi (phobia) köken itibariyle Yunanca bir kelime olup, Yunan mitolojisinde “dehşet tanrısı” olan Phobos’dan geldiği bilinmektedir.
Bu kavram yakın bir geçmişte kullanılmaya başlanmış olsa da içerik ve eylem olarak uzun bir tarihsel arka plana ve köklü bir felsefik altyapıya sahiptir. Bu tarihsel arka plan Batı’nın Doğuya üstünlük kurma çabası ile başlamıştır. Sonrasında ise Hıristiyanlığın İslamiyet’e üstünlük kurma gayretine ve Batı medeniyetinin Doğu’yu temsil eden İslam medeniyetine üstünlük kurup onu ötekileştirme sürecine dönüşmüştür. Bu süreç ise oryantalizm olarak adlandırılmıştır. Batının kendisini Eski Yunan çağından beri Doğudan üstün görmesi, kendini daha fazla insan görmesi ve insanlığı temsil etme hakkının kendinde olduğunu düşünmesi de oryantalizmin ontolojik altyapısını oluşturmuştur.
Batı, Doğuyu ötekileştirmek için her dönemde çeşitli araçlar kullanmıştır. Doğuyu temsil etmek için de farklı kavramlar üretmiştir. Bunun yanında doğu uygarlıkları için kimlik oluştururken kültürel farklılık, yaşam tarzı, medeniyet ve din kavramlarını kullanarak onları geri kalmış uygarlıklar olarak nitelendirmiştir. Modernlik ve Batılılaşma kavramları da bu nitelendirme süreci ile birlikte ortaya çıkmıştır. Günümüzde Batı, Doğu’yu bu kavramlar üzerinden tanımlayarak onların yaşam tarzlarını, dini inanışlarını, ritüellerini, dillerini ve toplumun kabul ettiği medeniyet kavramını modernlik ve batılılık çerçevesinde değerlendirmiştir. Bu değerlendirme sürecinde Batı, modern, eşsiz kültürel ve yaşamsal değerlere sahip ve bu değerlerin ortaya çıkış noktası olarak görülmüştür. Batının değerlerine sahip olamayan ya da bu değerleri olduğu gibi kabul etmeyenleri ise geri kalmış uygarlıklılar çerçevesinde kalmaya mahkûm etmiştir.
Hiç kuşkusuz ötekileştirilenlere yönelik ayrılıkçı ve nefret söylemleri birden ortaya çıkmadığı gibi İslamofobi kavramı da birden ortaya çıkmamıştır. Kavram, uzun bir tarihsel geçmiş ve köklü bir sosyolojik ve psikolojik algı oluşumu sonucunda ortaya çıkmıştır. Uzun yıllar yapılan çalışmalar İslamofobi’nin kavram olarak ortaya çıkması, benimsenmesi ve literatüre girmesi için zemin oluşturmuştur. Soğuk Savaş sonrasının tek kutuplu dünyasında bilimsel anlamda ABD’nin hegemonik etkisi, ideolojik olarak İslamofobi’nin temellerinin atılmasına neden olmuştur. Özellikle Samuel Huntington’un “Medeniyetler Çatışması” makalesi (1993) İslam’ı Batı için potansiyel düşman olarak gösterme açısından öncü bir çalışma olmuştur. Lorraine P. Sheridon’a göre kavram basılı olarak ilk defa ABD’de dönemsel olarak çıkarılan “Runnymede Trust”un Şubat 1991 sayısında kullanılmıştır. 1997’den beri de “Oxford English Dictionary”de yer almaktadır.
Son olarak da 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’de yaşanan terör saldırısı ile İslam doğrudan hedef alınmaya başlanmıştır. Müslüman toplumlarda kültürel, siyasal ve medeniyet şekilleri merkeze alınarak İslamofobik söylemler üretilmiştir. Üretilen bu söylemler sayesinde toplum içinde veya Müslüman toplumlar arasında çatışmacı ve kutuplaştırıcı bir ortam oluşturulmuştur. Oluşturulmak istenen bu kutuplaştırma süreci sonrasında da “İslam ve Terörizm” ve “Müslüman ve Terörist” kelimeleri sıkça birlikte kullanılmıştır.
TÜRK MEDYASINDA İSLAMOFOBİ İÇİN ÜRETİLEN SÖYLEMLER
İslamafobi Soğuk Savaş sonrasının tek kutuplu dünyasında söylemlerle ve kavramlarla kendini daha çok hissettirmiştir. Bu durum 11 Eylül 2001 terör saldırıları ile etkisini arttırmış ve Türkiye’de de yansımaları olmuştur.
Türkiye’de İslamafobi belirtileri, 18. yüzyılın başında yani Batılılaşma çabalarının başlangıcı kabul edilen Tanzimat Fermanı’nın ilanı ile başlamıştır. Ancak asıl İslamofobik söylemler Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile Batılılaşma ve medenileşme temaları ile yapılan devrimlerle ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne kadar tiyatro, sinema, televizyon gazete haberleri ve mizah dergilerinde işlenmiştir. Özellikle bu durum İslamiyet ve Müslümanlık kavram, değer ve yaşam tarzlarını olumsuz bir şekilde göstermeye çalışmıştır.
Yapılan bu araştırmada Türk medyasında İslamofobi taraması ile bu olumsuz söylemlerin devam ettiği gözlemlenmiştir. İslamofobi üzerine yapılan söylem değerlendirmesi için 01.01.2018-06.08.2018 tarihleri arasında Türk medyasında Cumhuriyet, BirGün, Sözcü, Yurt Gazetesi olmak üzere 4 gazete ve Oda TV, Diken, TV 24, Gerçek Gündem, Sol Haber olmak üzere toplamda 5 internet haberciliği yapan site ve bunların sosyal medya hesapları incelenmiştir. Bunlarla birlikte bir siyasi partinin (HDP) ve bir sanatçının Twitter hesabından paylaştığı twite de yer verilerek toplamda İslamofobik içeriğe sahip 175 habere ulaşılmıştır. Karikatür dergilerinden de Bayan Yanı, Leman ve Uykusuz’un Twitter hesaplarından paylaştıkları toplam 13 İslamofobik içeriğe sahip görsele ulaşılmıştır.
Elde edilen bu haberler incelendiğinde islamofobi kavramlarının kategorilere göre:
• Cemaat ve tarikatların karalanması ve karşıtlığı ile ilgili 25 haber,
• Gerici, yobaz ve dinci başlık ve içerik bağlamında 24 haber,
• Laik eğitim siteminin yok edilmeye çalışıldığı, İmam Hatip Liselerinin zorla öğrencilere dayatıldığı ve laik eğitim sistemine aykırı olduğu ile ilgili 18 haber,
• Kadın ve kadın haklarının İslam da değersiz olduğu, yeteri kadar değer verilmediği üzerinden İslam ilim adamlarına karşı söylemlerle ilgili 17 haber,
• Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yapmış olduğu faaliyetlerin karşıtlığı ile ilgili 11 haber,
• Kur’an kursları ya da yurtlar vurgulanarak çocuklara yönelik cinsel istismar ile ilgili 7 haber,
• Muhafazakâr gruplar arasında karşıtlık oluşturacak söylemler ve cemaatler-tarikatlar arası çekişmeler üzerinden 7 haber,
• İslam’ın kaynaklarının ve yaşam tarzının bilimle ve akılcılıkla bağdaşmadığı dolayısı ile Müslümanın aydın ve bilimsel olamayacağı ile alakalı 4 haber,
• Siyasi içerikli diyebileceğimiz hilafet, şeriat, İslamcı başlık ve içerik bağlamında Atatürkçü Cumhuriyet rejiminin yıpratılıp değiştirilmeye çalışıldığı ile alakalı 9 haber,
• Din, cami ve cemaat-hükümet ilişkisi kurarak siyasal İslam söylemi üzerinden 8 haber,
• Belirtilen mecralarda bariz bir şekilde bu kategorilerden yalnızca biri altında yer almayıp birden fazla başlığa ait içeriğe sahip 45 haber yapıldığı belirlenmiştir.
Ayrıca elde edilen bu haber başlığı ve metinler içerisinde İslamofobik söylem oluşturmaya yönelik belli kalıp ya da kelimeler kullanılmış; kadın kelimesi 109, gerici kelimesi 69, dinci kelimesi 47, cinsellik, cinsel istismar ve eşcinsel kelimeleri toplamda 15, yobaz kelimesi 13, şeriat ve rejim kelimeleri de 10’ar defa kullanılmıştır.
Türk medyasında İslamofobi söylemlerin işlendiği organların içeriğine bakıldığında durum daha net anlaşılmaktadır. Örneğin gerici, yobaz ve dinci başlık ve içerik bağlamında Cumhuriyet Gazetesi 07.02.2018 tarihinde “Gerici grup tepki gösterince sütyen reklamı değişti.” başlıklı haberine yer vermiştir. Sadece muhafazakâr kesimin değil toplumun bütününün milli, manevi ve insani değerlerini zedelemeye yönelik bu olay sonucunda Kayseri’de gösterilen tepkiyi Cumhuriyet Gazetesi gericilik olarak nitelemiş ve yapılan bu reklamı modernlik olarak dayatmaya çalışmıştır.
Hilafet, şeriat ve İslamcı başlık ve içerik bağlamında Atatürkçü Cumhuriyet rejiminin karşı devrimle yıkılmasına yönelik Cumhuriyet Gazetesi’nin 21.01.2018 tarihinde “CHP’nin tarihsel sorumluluğu” başlıklı haberi ve 10.02.2018 tarihinde Cumhuriyet Gazetesinde Işık Kansu imzalı, “CHP’lilere düşen ödev” başlığı ile yer alan köşe yazısında 15 yıllık AK Parti iktidarının yaptıklarını gerici ve karşı devrim olarak nitelendirmiştir. CHP ve CHP’lileri de laik ve modern Cumhuriyetin savunucusu ve koruyucusu olarak merkezde tutmaya çalışarak muhafazakar kesimi ötekileştirme yoluna gitmiştir.
İslam’ın kaynaklarının ve yaşam tarzının bilimle ve akılcılıkla bağdaşmadığı dolayısı ile Müslümanın aydın ve bilimsel olamayacağı ile alakalı BirGün Gazetesinde 12.03.2018 tarihinde Cemil Kılıç “Bu ülkede solcular daha ahlaklı ve dürüst. Dinde güncellemenin sebebi, muhafazakâr gençlerin dinden soğuması” başlığı ile bir köşe yazısı yazmıştır. Sol Haber sitesinde 27.03.2018 tarihinde Pelin Pınar Kaya ise “Bilimsel Olmayan Hukuksal Olabilir Mi? İslam Hukuku Olur Mu?” başlıklı bir köşe yazısı yazmıştır. Oda TV’nin sitesinde 07.05.2018 tarihinde Osman Çutsay da “İslamcılardan aydının gölgesi dahi çıkmaz” başlıklı köşe yazısında İslam’ı bilimle ve akılcılıkla bağdaştırmayarak Müslümanların bilimsel ve aydın olamayacağını vurgulanmışlardır. Bunun belirtmek için de laik ve modern Kemalist ideolojiye atıf yapmışlardır.
TÜRK MEDYASINDA İSLAMOFOBİ SÖYLEMİNİN HEDEFİ
Yukarıda bahsedilen İslamofobi söylemlerinin yanı sıra gelişmiş iletişim teknolojilerinin kullanımı ile imaj oluşumu farklı bir boyuta ulaşmıştır. Bu araçlarla üretilen ve önemli görseller ve kodlara sahip imgelerin milyonlarca insana ulaştırılması sağlanmıştır. Bu gelişmeler hem yeni imaj oluşumuna hem de var olan durumun devam ettirilmesine öncülük etmiştir. Bu bakımdan oluşturulan imge ve içerik zenginliği yönüyle en çok öne çıkan ise medya araçları olmuştur. Türk medyasında yapılan taramalarda da medyanın ortaya koyduğu haberlerde zıtlıklar üzerinden yeni gerçeklikler üreterek takipçilerini ve izleyicilerini bu gerçeklikler çerçevesinde şekillendirmeye çalıştıkları belirlenmiştir. Böylece oluşturduğu içeriklerle bireyler ve toplumlar arasında belirli bir kesimi ötekileştirmeye çalışmış ve bu amaç ile algısı oluşturmaya çalıştığı belirlenmiştir. Bu durumun nedeni ise merkezde bir ‘ben’ oluşturmak ve bu merkezin devamlılığın sağlanması için de bu durumun zıddını düşünenler üzerinden toplum içinde bir ‘öteki’nin oluşturulması ihtiyacını gidermektir.
İslamofobi ile ilgili söylemlerin Batı’nın yanı sıra Türkiye’de de ortaya çıkması ise; Batı modernizmi örnek alınarak kurulan İslam değerlerinden uzak laik Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ve devam ettirilmesinin temel dayanağı olan Kemalist ideolojinin sürekliliğinin sağlanmasına dayanmaktadır. Bu bağlamda Batı oryantalizmini içselleştirerek Kemalist ideolojiyi yayma ve yeni rejimin temel dayanağı haline getirme gayreti içinde olan kadrolar oluşturulmuştur. Bu kadrolar Doğu’nun geri kalmışlığını İslam’ın pratikleri ve yorumlanması üzerinden değerlendirerek Batı değerleri ile bütünleşmiş Kemalist ideolojiyi bir alternatif olarak ortaya koymuşlardır.
Toplumu monolitikleştirme ve ‘öteki’ üzerinde ahlaki ve kültürel üstünlük kurma çabası sonucunda iki aktör ortaya çıkmıştır:
1. Modernleşmeyi çağdaşlaşma için elzem kabul eden ve bununda geleneklerden tam bir kopuşla gerçekleşeceğini düşünen Kemalist aktör,
2. Modernleşme ve gelişmenin İslami kimlikten kopmadan da gerçekleşebileceğini savunan muhafazakâr aktördür.
İslamofobi söylemine yönelik yapılan Türk medyasındaki taramayla elde edilen söylem ve görseller Kemalist ideolojinin sürdürülmesini hedeflediklerini gösterir niteliktedir. Kemalist ideolojinin savunucusu ve temsilcisi konumundaki medya ve yayın organları bu bağlamda ortaya koydukları İslamofobik söylemlerle muhafazakâr aktörün mensuplarını ve siyasi temsilcilerini ötekileştirmeye devam etmektedir. Bununla birlikte adı geçen medya ve yayın organları zaman zaman yapmış oldukları yayınlarla özellikle son 15 yılda mevcut siyasal yapının faaliyetlerini karşı devrim olarak niteleyerek Kemalist ideolojiyi benimsemiş laik, elitist çevreleri bu gelişmelere karşı canlı tutmaya çalışmışlardır.
SONUÇ
Elde edilen bu sayısal veriler ve örnek haberler bağlamında belirtilen gazete ve dergiler tarafından üretilen İslamofobik söylemler değerlendirildiğinde; hakaret, cinsellik, İslami yaşam tarzı ile ilgili alaycı yaklaşımlar ve İslam değerlerine karşı saldırı üzerinden muhafazakâr kesimin dini hassasiyetlerine seviyesizce bir yaklaşım sergilenmiş, modernlik ve laiklik adına dini değerlerin aşağılanmaya çalışıldığı söylenebilir. Ayrıca Bayraklı ve Yerlikaya’nın Ombudsman Akademi dergisinde yayımlanan “Müslüman Toplumlarda İslamofobi: Türkiye Örneği” başlıklı çalışmasında yer verdiği “İslam karşıtlığı olarak tanımlanması gereken İslamofobik eğilimler sadece Batı dünyası ile sınırlı kalmamıştır. Self oryantalizasyon olarak kavramsallaştırılan Müslüman toplumlardaki katı laisist modernleşme projeleri de İslamofobiya verilecek yerli örnekler olarak karşımızda durmaktadır. Self- oryantalizasyon pratikleri Türkiye medyasında önemli bir soruna işaret etmektedir. Türk medyasında yerli islamofobi meselesi, haber ve karikatür örnekleri göz alındığında ciddi bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.” İfadeler de iddialarımızı destekler niteliktedir.
Sonuç olarak uzun bir tarihsel arka planda Oryantalizm süreci ile devam eden Batı’nın Doğu’yu ötekileştirmesi ve üzerinde üstünlük kurma çabası zamanla Doğu toplumlarına özellikle Müslüman toplumlara karşı nefret söylemine dönüşmüştür. Bu süreç yakın zamanda literatüre giren Batı modernizminden uzak kalan Müslüman toplumları korkunç göstermek için üretilen İslamofobi kavramı ile zirve yapmıştır. Bu süreç Cumhuriyetin kuruluşunda Batı modernizmi temel alınarak gerçekleştirilen devrimlerle Türk toplumunda da oldukça radikal bir şekilde yaşanmıştır. Başta Cumhuriyet döneminde kurulan ve devrimlerin savunucusu niteliğinde olan basın ve medya organları ile günümüze kadar İslamofobik söylemler üretilerek muhafazakâr kesimler ötekileştirilmiştir. Ayrıca son 15 yıllık AK Parti iktidarı ise karşı devrim hareketi olarak görülmüş ve bu bağlamda basın ve medya organları ile İslamofobik söylemler üretilmeye devam edilmiştir. Dolayısıyla bazı medya organlarının Kemalist ideolojiye alan açmaya çalıştıkları ve bu ideolojinin devamlılığının sağlanması amacıyla toplumun belirli bir kesimini dışlamaya çalıştıkları belirlenmiştir.
Mehmet Fatih ARGIN
Kaynakça
(2013, Eylül 27). 08 16, 2018 tarihinde Yeni Şafak: https://www.yenisafak.com/roportaj/obama-da-islamofobiyi-guclendirdi-568827 adresinden alındıAdıbelli, B. (2006). Büyük Avrasya Projesi ABD, Rusya ve Çin’in Varolma Mücadelesi. İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık.
Alperen, Ü. (2018). Reel Politik Düzlemde İran-Çin İlişkileri . Ankara: İran Araştırmaları Merkezi.
Anadolu, B. (2018). 21. Yüzyılda Oryantalist İmgelerin Televizyon Aracılığıyla Yeniden Üretimi: Michael Palin’s New Europe Örneği. İnif E-Dergi, s.147.
Arı, T. (2013). Uluslararası İlişkiler Teorileri. Bursa: mkm yayınları.
Arı, T. (2013). Uluslararası İlişkiler Teorileri. Bursa: MKM Yayıncılık.
Bilici, M. (1999, Kasım). 08 13, 2018 tarihinde Birikim Dergisi: http://www.birikimdergisi.com/birikim-yazi/5086/ithal-ikame-oryantalizminin-krizi-post-kemalist-durum-ve-turban#.W3GOUc4zaUl adresinden alındı
Bilici, M. Z. (2007). Belçika’da İslamofobi ve Müslümanlara Yönelik Ayrımcılık. Cunhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, s.7-32.
Burchill, S. (2013). Uluslararası İlişkiler Teorileri. İstanbul: Küre Yayınları.
Dikici, E. (2014). Doğu-Batı Ayrımı Ekseninde Oryantalizm ve Emperyalizm. Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları Dergisi, 52.
Doğan, M. Z. (tarih yok). Self Oryantalizm Bağlamında Türk Medyası’nın Arap Aktivizmine Yaklaşımı.
Efegil, E., & Musaoğlu, N. (tarih yok). Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Uluslararası Sistemin Yapısına İlişkin Bir Model Çalışması.
Emiroğlu, H. (2008). Soğuk Savaş Sonrası Çin’in Orta Doğu’ya Yönelik Dış Politikası. K. İnat, & M. Ataman içinde, Orta Doğu Yıllığı 2006 (s. 463-482). Sakarya: Nobel Yayınevi.
Gözen, R. (1997). Soğuk Savaş Sonrsı Dönemde Uluslararası İlişkiler: Küreselleşme Perspektifi. Liberal Düşünce, 74-91.
Kirman, A. (2010). İslamofobinin Kökenleri: Batılı mı Doğulu mu? Journal of Islamic Research, 24.
Linklater, A. (2013). İngiliz Okulu. S. B. all içinde, Uluslararası İlişkiler Teorileri (s. 123-153). İstanbul: Küre Yayınları.
Mackenzie, P. (2010). A Closer Look At China-Iran Relation. CNA China Studies.
Mencet, N. A. (2016). Türkiye’de İslamofobi: Mizah Dergilerinde İslam’ın Temsili. Akademik İncelemeler Dergisi, s.174.
Şener, N. K. (2017). Haberlerle Gerçeğin Yeniden Üretilmesi: Batı Medyasında Doğu İmgesi. Middle Black Sea Journal of Communication Studies International Peer-Reviewed Journal, s.2.
Şöhret, M. (2011). Soğuk Savaş Sonrası Avrasya’nın Değişen Jeopolitiği ve Türkiye İçin Önemi. H. Çomak içinde, Dünya Jeopolitiğinde Türkiye (s. 85-157). Hiperlink Yayınları.
Ünay, S. (2012). Entegrasyondan Rekabete: Küresel Ekonomi Politik Sistemde Çin. S. Çolakoğlu içinde, Dünya Düzeninde Çin ve Türkiye-Çin İlişkileri (s. 13-39). Ankara: USAK Yayınları.
Yeğin, A. (2013). İran Siyasetini Anlama Kılavuzu. İstanbul: SETA Yayınları.
Yerlikaya, E. B. (2017). MÜSLÜMAN TOPLUMLARDA İSLAMOFOBİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ. Ombudsman, 51-70.
Yıldırım, Y. (2015). Richart Rosecrance’nin Sistem Modeli Perspektifinden Soğuk Savaş Sonrası Uluslararası Sistemin Analizi. Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, s. 179-207.
Yüksel, M. (2014). İslamofobinin Tarihsel Temellerine Bir Bakış: Oryantalizm ya da Batı ve Öteki. İstanbul Hukuk Fakültesi Mecmuası, s.194.
Kaynak: İlim ve Medeniyet