ABD merkezli düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi (CFR) kıdemli uzmanı Henri Barkey, Osman Kavala hakkındaki ‘casusluk’ suçlamasının gerekçesi olarak gösterilen akşam yemeğine ilişkin, “Türk medyasında son günlerde çıkan haberler ile alakalı bir açıklama yapmak istedim. 18 Temmuz 2016 akşamı Karaköy Lokantası’na arkadaşım, gazeteci Aslı Aydıntaşbaş ile baş başa yemek yemek için gittim” demişti.
“Kasıtlı çarpıtmayı aleni hale getirdi”
Osman Kavala ise konuyla ilgili bugün yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti:
Henri Barkey’in 18 Temmuz 2016 tarihinde Karaköy Lokantası’nda benimle değil Aslı Aydıntaşbaş ile yemek yemiş olduğuna dair açıklaması, benimle ilgili iddianamede yer alan kasıtlı çarpıtmayı aleni hale getirdi. İddianameyi hazırlayanı ikinci defa HSK’ya şikâyet ettik. İlk şikâyetimiz, iddianamede yalan beyanlar kullanılması ile ilgiliydi.
“Tüm yurttaşlar için tehlike teşkil ediyor”
Gezi davasından beraat ettikten sonra ne pahasına olursa olsun tutukluluğumu sürdürmek amacıyla hazırlanmış olan bu iddianame, bir dizi olgusal tahrifat içeriyor. Bunlar kadar önemli olan bir diğer husus da yasalarla ilgili tahrifat yapılması ki bu tüm yurttaşlar için tehlike teşkil ediyor. İddia makamı, hepsi yasal olan faaliyetlerimi suç eylemi haline getirebilmek için yasadaki tanımları hiçe sayan bir casusluk suçu kurguladı. Duruşmamda, bu davranışın Nazi dönemi uygulamalarıyla paralellik gösterdiğine dikkat çektim. Düşman hukuku anlayışı ile yürütülen bu yargı süreci üzerinde herhangi bir etkisi olmayacağını gördüğümden, Henri Barkey’in daha önce lokantadaki yemek konusunda konuşmamış, Aslı Aydıntaşbaş’ın da bu konuda açıklama yapmamış olmasını önemsemedim.
“Ülkemiz yargısının öncelikli sorunu olduğunu düşünüyoruz”
13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Gezi davasında siyasetçe arzu edilen cezaları vermesinden sonra casusluk suçlamasının gereksiz hale gelmesi ve beraat kararı ile sonuçlanması, bu suçlamanın bir kurgudan ibaret olduğunu gözler önüne serdi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), son kararında, tutukluluğumu sürdürmek için kurgulanan bu suçlamanın daha önce değerlendirdiği ve suça işaret eder nitelikte bulmadığı delillere dayandırılmış olduğunu tespit etti. AİHM’in bu kararıyla yapılanın hukuku dolanmak anlamına geldiği ve hükümetin ‘AİHM kararını uyguladık’ şeklindeki savunmasının geçersizliği ortaya konulmuş oldu.
Hukuksuz yargılamalara temel teşkil eden bu tür iddianamelerin önlenmesinin ülkemiz yargısının öncelikli sorunu olduğunu düşünüyoruz. Hakimler ve Savcılar Kurulu’na yapmış olduğumuz şikâyetlerin bu amaca hizmet edeceğini ümit ediyoruz.