işaret edeceğim konu, Türkiye’ye yönelik uluslararası öğrenci trafiği ve bu öğrencilere yönelik tırmandırılmaya çalışılan tepkisellikle ilgili.
Uzun aradan sonra hakiki manada yüz yüze eğitimin başlayacağı üniversitelerde gençleri hareketlendirmeyi amaçlayan ve sosyal medya üzerinden altyapısı kurulan muhtelif kampanyalar söz konusu.
Dün, Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Birol Akgün, Ankara büromuzu ziyaret etti. Hoca, birbirinden değerli kitaplarla gelmişti. Bunlardan biri de Altınbaş Üniversitesi yayınlarından çıkan “50 Soruda Eğitimin Uluslararasılaşması ve Türkiye” başlıklı eserdi.
Maarif Vakfı demişken…
FETÖ’nün, eğitim görünümlü küresel örgütsel faaliyetlerini kırmak ve Türkiye Cumhuriyeti’nin güvencesi altında ihtiyaç duyan ülkelere evrensel standartlarda arı, duru eğitim hizmeti sağlama misyonu ile çalışıyor. Halen 51 ülkede 51 bin öğrenciyi okutuyor.
Gelelim asıl konumuza Birol Hoca ile eğitime dair sohbetimiz sırasında telefonum çaldı. Arayan, Prof. Dr. Çağrı Erhan’dı. 20 üniversitenin rektörü ile Kahire’de eğitim fuarında bulunduklarını söyledi ve Arap öğrenci ailelerinden gelen yakınmaları aktardı.
Ama bundan önce Üniversitesinin mezuniyet töreninden bir kesitin sosyal medyadan servise konulduğunu, sadece Arap ülkelerinden gelen öğrencilerin görüntülerinin paylaşıldığını ve “İşte Arap işgali” etiketi ile yayıldığını anlattı. Bu videonun altına; ırkçı, yabancı düşmanlığı içeren yorumlar yapıldığını ve bu ifadelerin tercüme ettirilerek Arap ülkelerinde Türkiye karşıtı kampanya için kullanıldığını belirtti!
Konuya, eğitimin uluslararası boyutunu ele alan Birol Akgün-Metin Çelik imzalı kitaptaki veriler üzerinden yaklaşacak olursak…
Dünya genelinde 6 milyon öğrenci yükseköğrenimine bir başka ülkede devam ediyor. Bu öğrencilerin yüzde 20’si ABD’yi, yüzde 10’u İngiltere’yi, yüzde 9’luk dilimleri Kanada ile Çin’i, yüzde 8’i ise Avustralya’yı tercih ediyor.
Bu pastadan Türkiye’nin aldığı pay, 300 bin civarında öğrenci Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın üniversitelere gösterdiği hedef ise 2030’a kadar en az 500 bin öğrenci ve 2 milyar dolardan az olmayan uluslararası eğitim geliri!
Elbette, global rekabetin yaşandığı uluslararası öğrenci pastası için bilhassa Türkiye’ye yönelik “bel altı vuruşlar” da az değil. Ülkemize gelen öğrencilerin ezici çoğunluğunu çevre ülkeler ile gönül coğrafyamızdan gelenlerin oluşturduğu bir gerçek. Gel gör ki… Suriyeli sığınmacıları bahane eden Arap karşıtlığı içerikli sinsi bir faaliyet, üniversite okumak için yurdumuzda bulunan gençleri caydırıyor. Öyle ki… Kahire’den izlenimlerini yansıtan Prof. Erhan, ailelerin şu sorusunu gündeme getirdi:
“Türkiye’de, Arap düşmanlığı varmış. Çocuklarımızı nasıl gönderelim?”
Bakınız, bu nokta çok önemli. Türkiye’yi, Müslüman kimliği ve güvenliği ile yaşanabilir, eğitimdeki atılımı ile seçilebilir bulan Arap ailelerin gözü korkutulmakta! Hiç kuşkunuz olmasın… Arapları, toptancı yaklaşımla mercek altına alıp, ötekileştiren sakat zihniyet, üniversiteler yeni eğitim dönemine başladığında gençler arasında sürtüşmeyi tetiklemekten ve münferit olayları abartmaktan da geri durmayacaktır!
Türkiye, sağduyusu ile bu tür oyunları bozacak birikime sahiptir. Fakat uyanık olması da zorunludur!
Ayrıca Kabul edelim ki Türkiye’miz geliştikçe, yabancılar açısından cazibe merkezi de olacaktır. Bu nedenle yabancılara bakış açımızın, kaçak göçmenlerle malûl edilmesine izin veremeyiz. Türkiye’de okuyan, yatırım yapan, katma değer yaratan… Kısacası Türkiye’ye yük olmayıp, yük alan, bu ülkenin kurallarını gözetip, milli çıkarlarını zedelemeyen yabancıların başımızın üstünde yeri vardır.