11.11.2024

Yaptığı Kanunu Yiyen Devlet

Yusuf Ziya Cömert yazdı…

Biz, ülke olarak tarım ve hayvancılık işlerini de beceremiyoruz.

Galiba siyasilerimizin tarım ve hayvancılık işlerine akılları ermiyor.

Nasıl ermiyor?

Hatırlarsınız, patates ve soğan fiyatları yükselince yetkililer fiyat yükselişlerindeki idari sorumluluklarını geri plana itmek için soğan ve patates depolarına baskın düzenlemeye başlamıştı.

Haberler: Falan yerde 50 ton patates bulundu. Filan esnafın deposunda 60 ton soğan bulundu.

Bulursun tabii, soğan ve patates, yılın bir döneminde, bir bilemedin iki ay içinde istihsal edilen ama yıl boyunca, 365 gün tüketilen ürünler.

Tüccar soğanı, patatesi alıyor, depoya koyuyor, sene boyunca piyasaya sürüyor.

Bugünlerde depo basma işi gündemden kalktı.

Bunun yerine çiftçiler, aylarca emek vererek ve para harcayarak ürettiği domatesini, kavununu, karpuzunu tarlada çürümeye bırakıyor ya da damperli kamyonlarla araziye döküyor.

Neden?

Maliyeti kurtarmıyor.

Sanayi tipi domatesi 3,5 liradan almayı taahhüt eden tüccar fiyatı 1,5 liraya indirmiş.

Tarımsal girdilerin, gübrenin, ilacın, tohumun, mazotun, işgücünün fiyatı ortalama yüzde 68 artmış. Tarımsal ürünün fiyatı tam tersine düşmüş.

Bu nasıl düzelir?

Doğru bir üretim planlamasıyla.

Kim yapacak planlamayı?

Çiftçi yapamaz. Çiftçi bu seneki domates fiyatına bakıyor, domates iyi para etmiş, haydi ekelim domates.

Sene sonunda haydaa! Domates ihtiyaçtan fazla, fiyat düşüyor. Külliyen zarar.

Bu planlama işini Tarım Bakanlığı yapmaz mı diye soruyorum. Sanki ona düşer.

Tarımorman.gov.tr’den aldım, Tarım ve Orman Bakanlığında 2020 itibarıyla 65 bin 46 personel çalışıyor. En altta bir ‘bakanlık genel toplam’ var, 140 bin 786 personel.

Nelerden müteşekkil, anlayamadım, ayrıntısı yazmıyor. Ama çok kalabalık değil mi?

O kadar personelin içinden birkaç yüz tanesi tarımsal planlama işiyle meşgul olsa problem bu boyutlara varmayabilirdi.

Anlaşılan bakanlık bu işle ilgilenmiyor.

Yoksa ilgileniyor da çiftçi bakanlık yetkililerini dinlemeyip kafasına göre mi ekip biçiyor?

Başka nasıl düzelir bu işler?

Devletin ya da TBMM’nin yaptığı kanunla teminat altına aldığı tarımsal desteklerle.

Çiftçi, hesap ediyor, kitap ediyor, ektiği buğdayın, diktiği domatesin tamamı zarar.

Ama tarımsal üretim önemli. Beka meselesi gibi bir şey.

Çiftçi ekmezse ne yiyeceksin?

Öyleyse üreticiyi zarardan kurtaralım, üç beş kuruş kara geçirelim.

Yasama organı bunu düşünerek kanun yapmış.

“Tarım kanunu madde 21: Tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz.

Bu sene gayrisafi milli hasıla 1,1 trilyon doları geçti.

Devlet bu miktarın yüzde birini çiftçiye ödüyor mu?

Ödemiyor.

Ödemesi gerekenin yaklaşık yarısını ödüyor.

Tarım kanunu 2006’da çıktı. 2006’dan bugüne kadar hiç uygulanmadı.

Bu demektir ki devlet, 2006’dan beri çiftçinin, köylünün parasını yiyor.

Kanunla teminat altına alınmış hakkını yiyor.

Bir bakıma kanunu yiyor.

Kendi anayasasını çiğneyen, kendi kanununu çiğnemez mi?

Çiğniyor.

Enflasyon da bu çiğneme ameliyesini tetikledi.

Bakan Şimşek, zenginlerden vergi almak için biraz çabaladı ama başaramadı. Mecbur, ağzı var dili yok asgari ücretliye ve çiftçilere yüklendi.

Buğdaya para vermedi, fındığa, çaya para vermedi.

Verdi ama enflasyonun çok altında verdi.

Sonunda çiftçiler için de bıçak kemiğe dayandı.

Bizim sessiz sedasız, itaatkâr çiftçimiz gösteri yapmaya, yetkilileri protesto etmeye başladı.

Bence haklılar. Alacakları da var.

Ama veren yok.